Bodruma hızla dolan gazın kokusu artık çok rahatsız edici vaziyette. Harekete geçmek için kaybedecek vaktin yok. Zehirli mi yoksa patlayıcı mı olduğunu anlayamadığın bu tehlikeye karşı kurtuluş seçeneklerini gözden geçiriyorsun. Sonunda kendini ve Bayan Stanton’u kurtarmak için kararını veriyorsun.
Ann Stanton’a ikinizi de buradan çıkaracağını söyleyerek odayı incelerken sandıkların içinde önceden gördüğün halatı kapıyorsun ve şöminenin içine girmek için eğiliyorsun. Kafanı yukarı kaldırdığında karanlıktan başka hiçbir şey göremiyorsun. Bacaya giden yolun tıkalı olup olmadığı konusunda şüphelerin artıyor. Doğru karar verdiğini düşünmek istiyorsun. Halatı kolundan omzuna geçirip el ve ayaklarını tuğlalara bastırıyorsun. Yavaş yavaş kendini yukarı itmeye başlıyorsun. Geçit daracık, tırmanmak hayli zor. Kol ve bacaklarındaki kaslar acıdan kavruluyor ancak kurtulma içgüdüsü daha ağır bastığı için bunu daha az hissediyorsun. Kurum ve is boğazını yakıyor. Nefes nefese temiz havaya doğru ilerlemeye çalışıyorsun.
Zorlu ve yorucu yolculuğun sürerken saçlarının ıslandığını fark ediyorsun. Kafanı kaldırdığında gökyüzünü görüyorsun. Yağmur damlaları yüzüne düşüyor. Bacanın ucu açık ve çatıya artık çok yakınsın. Umudunu kaybetmemenin ödülünü alıyorsun.
Sonunda kendini bacadan dışarı atıyor ve çatının kiremitlerine ayak basıyorsun. Vakit kaybetmeden halatın bir ucunu beline diğer ucunu bacaya bağlayıp çatıdan aşağıya sarkıyorsun. Bir dakika dolmadan ön bahçeye inmeyi başarıyorsun.
Koşarak girişteki merdivenleri çıkıyorsun. Dış kapının açık olduğunu görüyorsun. Ne ile karşılaşacağını bilmediğinden temkinli bir biçimde içeri giriyorsun. Yavaş yavaş koridorda ilerliyorsun. Ev karanlık ve sessiz, hiçbir şey işitmiyorsun. Biraz daha dikkatle dinleyince bodrumdan gelen Bayan Stanton’un çığlıklarını duyuyorsun. Kadın bodrum kapısını yumrukluyor. Yakınlarda kimse olmadığına emin olduktan sonra bodruma doğru yöneliyorsun. Anahtar hala delikte duruyor. Onu çevirip kilidi açıyor ve Bayan Stanton’u kurtarıyorsun. Zar zor nefes alan kadın can havliyle sana sarılıyor. Onu hemen bir koltuğa oturttuktan sonra önce sağlık ekiplerini ardından da polisi arayarak yardım istiyorsun.
Olay yerine gelen ambulans Ann Stanton’u hastaneye götürürken sen dedektiflerle birlikte polis merkezine gidiyorsun. Olayla alakalı tüm bildiklerini, yetimhanede yaşadıklarını ve ele geçirdiğin kanıtları onlara aktarıyorsun. İfadenden yararlanan ekipler hemen harekete geçiyor. Yorgunluktan bitmiş bir halde olduğunu fark eden polis memurları önce sana bir oda hazırlıyorlar. Ayakta kalmak için çok direniyorsun ancak yaşadıklarının yarattığı bitkinlik ağır basıyor. Polis merkezindeki bir kanepede güvenli bir uykuya dalıyorsun.
Uyandığında saatin öğlene yaklaştığını görüyorsun. O sırada bir polis memuru elinde bir fincan kahve ile odaya giriyor. Fincanı sana uzatıp dedektiflerin gelişmeler hakkında seni bilgilendirmek istediğini söylüyor. Beraber odayı terk edip ekibin yanına gidiyorsunuz.
Dedektifler sen uyuduğun sırada bodrumdaki mektup ve fotoğraftan yola çıkarak Bay Baldwin’i göz altına aldıklarını ve soruşturduklarını anlatıyorlar. Sıkı bir sorgu ve kanıt aktarımının ardından adamın yaşananlarla alakalı her şeyi itiraf ettiğini öğreniyorsun. Bay Baldwin’in anlattıklarını toparlayınca kafandaki tüm hikaye tamamlanıyor. Yetimhanenin yıllar süren gizemi ve sırları açığa çıkıyor.
Erkek çocukların bulunduğu yetimhanede 1984 yılına kadar her şey yolunda gidiyordu. Çocuklar çok mutluydu, orada onlara çok iyi davranılıyordu. Hepsi yetimhaneyi evleri gibi benimsemişti. Özellikle de baş bakıcı Bayan Falkland’a bayılıyorlardı. Kadın da onları çok seviyordu.
Ancak zamanla Bayan Falkland’a bakıcılık yetmemişti. Sadece bir kızı olan kadın hep bir oğlu olsun istemişti. Fakat şans yüzüne gülmemiş, kadının bir erkek çocuğu olmamıştı. Yetimhanede geçirdiği süre boyunca sürekli erkek çocuklarla vakit harcadığından bu eksiklik daha da gözüne batmaya başlamıştı. Zamanla onların gerçek annesi olma hususunda saplantılı bir ruh haline bürünmüştü. Bu baskın duygular içinde kaybolan kadın sonunda çocuklardan bir kısmını kaçırıp çatı katına hapsetmişti. Onlarla bir aile kurduğunu düşünüyordu, çatı katı da bu ailenin eviydi. Ancak işler istediği gibi gitmedi. Çocuklar onu gerçek anneleri gibi görmek yerine ondan korkmaya başlamışlardı. İşler düşlediği gibi gitmediğinden Bayan Falkland büyük bir depresyonun içine sürüklendi. Çocuklara kendisini anneleri gibi sevdirememesi, onlara gerçekten sahip olamaması kadını yıkmıştı. Çocuklara zarar verdiğinin farkına varmıştı ve bu vicdan azabıyla yaşayamazdı. Sonradan kızı olduğunu öğrendiğin Ann Stanton’un annesi Elia Stanton’a çocukları ona emanet ettiğini söylediği bir mektup yazıp intihar etti. Yetimhanedeki kimse Bayan Falkland’ın bir kızı olduğundan haberdar değildi. Tabii yetimhanenin sahibi Bay Baldwin dışında.
Evlendikten sonra aldığı Stanton soyadını kullanan Elia Stanton, mektubu okuduğunda yıkılmıştı. Hayatta en yakın hissettiği insan intihar etmişti. Elia Stanton üzgün olduğu kadar öfkeliydi de. Bu kaybın sorumlusu olarak çocukları görmüştü. Annesi onlar yüzünden ölmüştü. Bunu affedemezdi. Hayatındaki en önemli insanlardan birini kaybetmesine sebep olanlar cezalarını çekmeliydi. Elia Stanton bir gece gizlice yetimhaneye girerek çatı katındaki çocukları alıp evine getirmişti. Onları güler yüzü ile kandırmıştı. Beraber oyun oynayacaklarını söyleyip çocukları bodrum katına indirdi. Önce hepsini ilaçla uyuttu ardından da diri diri yaktı.
Evli ve bir çocuk annesi olan Elia Stanton o zamanlar yetimhanenin sahibi Bay Baldwin’le de gizli bir aşk yaşamaktaydı. Çift uzun zamandır beraberdiler ancak kimsenin bundan haberi yoktu. Ta ki kadının kocası bu yasak ilişkiyi öğrenene kadar. Adam kızı Ann’i de alıp boşanmak istemişti fakat Bay Baldwin ve Elia Stanton onu ölümle tehdit ettiler. Ann’i de bırakıp kasabayı terk etmesini istediler. Ölmekten korkan adam dediklerini yapmak zorunda kalmıştı, küçük kızını ardında bırakıp kayıplara karıştı. Elia Stanton yıllar sonra kızına babasının onları başka bir kadın uğruna terk ettiği yalanını söyleyecekti. Kadın büyükanne Bayan Falkland hakkında da doğru bilgiler vermemişti. Ann Stanton büyükannesinin trafik kazasında öldüğünü sanıyordu. Falkland soyadını da hiç bilemeyecekti.
Elia Stanton’un çocukları öldürdüğünden Bay Baldwin’in de haberi olmuştu. Deli gibi sevdiği kadını korumak adına her şeyi yapardı. Bu cinayetleri örtbas etmek için ne pahasına olursa olsun ona yardım edecekti. Onları ele verebilecek delilleri Elia Stanton’la birlikte bodruma gizlemişlerdi. Bay Baldwin ölen çocukların giysilerini ise hedef şaşırtmak için ormana atmıştı. Yetimhane yaşanan olaylardan dolayı faaliyetlerini sonlandırınca binayı ve arsayı satışa çıkardı. Yıllar içinde kulaktan kulağa dolaşan hayalet hikâyeleri Bay Baldwin’in işine gelmişti. Kötü dedikodulardan dolayı malını satıp kurtulmak isteyen masum adam rolüne cuk oturuyordu her şey. Yetimhaneyi ziyaret etmeye gelen bazı maceraseverleri korkutmak için bazı tuzak ve düzenekler de kurmuştu. Böylece ürkütücü hikâyeler yayılmaya devam edecek ve çoğu kişiyi oradan uzak tutacaktı. Ayrıca bu yöntem içeri girmeye cesaret eden meraklı birinin yetimhane içerisinde herhangi bir ipucu bulmasını engelleyecekti.
Bay Baldwin’in Elia Stanton’a yardım etme planı tıkır tıkır işliyordu. Fakat bir şeyi hesaplayamamıştı. Kendilerine yapılanların gizli kalmasını istemeyen ölü çocukların ruhları, yıllarca seslerini duyurmak için ellerinden geleni yaptılar. Ziyaretçilere ve zaman zaman yetimhane çevresindeki kasaba sakinlerine göründüler hatta onların evlerinden önemli eşyaları çalıp dikkat çekmek için yetimhaneye getirdiler. Ann Stanton’un evindeki fotoğraf ve bodrum anahtarı da bu eşyalardan birkaçıydı. Sana delilleri bulmanda rehberlik edip yol göstermişlerdi. Günlüğü, anahtarı ve fotoğrafı bulman için nasıl çabaladıklarını anladığında onlara içinden teşekkür ettin. Kısacası ortaya atılan hayalet hikâyeleri aslında uydurma değildi.
Bay Baldwin yetimhanede sana saldıran kişi olduğunu da itiraf etmişti. Ancak bodruma sizi kilitleyen o değildi. Bunu Elia Stanton yapmıştı. Elia Stanton kızının söylediği gibi konuşmakta ve işitmekte zorlanan biri değildi aslında. Numara yapıyordu. Her şeyi duyuyor ve algılayabiliyordu. Yıllar önce işlediği suçu gizlemek için fiziksel bir hastalığa yakalanmış gibi yaptı. Yaşlılığından dolayı tekerlekli sandalyeye ihtiyaç duyuyordu fakat sizi bodruma hapsedebilecek kadar aklı ve gücü yerindeydi.
Elia Stanton çocukları öldürmek ve delilleri saklamaktan, Bay Baldwin ise suç ortaklığı ve Derrick Powell cinayetinden tutuklandı. Ann Stanton annesinin yaptıklarını öğrendikten sonra yıkıldı, uzun bir süre yaşadığı şoktan kurtulamadı. Olayları hazmedebilmek için yıllarca psikolojik tedavi görmesi gerekecekti.
Birkaç gün sonra gazeteci Derrick Powell için bir cenaze töreni düzenlendi. Kısa süreliğine tanıdığın genç adam için gözyaşı döktün. O olayın çözülmesi için çabalarken canını kaybetmiş bir kahramandı. Seni buraya gelmeye ikna etmişti ve sonunda suçlular yakalanmıştı. Onu hep gururla hatırlayacaksın. Yetimhanede yaşadığın trajedinin her yıldönümünde Derrick’in mezarını ziyaret etmek için kendi kendine söz verdin.
Buraya ilk geldiğinde olayı çözdükten sonra Edinburgh’da vakit geçirmek için de söz vermiştin. Dediğini yaptın. Huzur dolu şehri gezip yaşadığın kötü tecrübelerin anılarını silmeye çalıştın. Ardından bir başka vakanın sır perdesini kaldırmanın verdiği gururla Londra’ya geri döndün.
Güle güle Dr. Forrester. Belki başka bir macerada yeniden görüşürüz.
SON
Not: Hikaye tamamen tarafımdan kurgulanmış ve yazılmıştır, bana aittir. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Bir Cevap Yazın