Bay Greg’in Misketi

Şiddetli yağmur damlaları şehrin dışındaki bakım evinin çatısını tıngırdatıyordu. Genellikle yaşlıların terk edildiği bir yerdi burası. Yaşları ilerledikçe ayak bağı oldukları düşünülen talihsiz insanlar son yıllarını burada geçirirlerdi. Bu iç parçalayıcı bir durumdu. İyi şartlarda bakılıyor olsalar da hiçbir yer evlerinin yerini tutmazdı.

Beyaz önlüğü içerisinde güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemiş olan genç hasta bakıcı Sharon, bir odanın kapısını açarak içeri girdi. Elinde kağıtların yer aldığı bir dosya vardı. İçeri girdiği odada bir adam yatıyordu. Oldukça yaşlıydı. Adamın etrafı tedavisinde kullanılan küçük hortumlarla doluydu. Serum ve ilaçlar her yanı sarmıştı. Hastane kıyafeti giymiş yaşlı adamın gözleri kapalıydı. Belli ki tüm bu tedavi sürecinden yorgun düşmüş, sessizce dinleniyordu.

Sharon adamın yanına gelerek hayati fonksiyonlarını kontrol etti. Serumun durumuna baktı. Ardından tezgahtan aldığı yeni serumu eskisiyle değiştirdi. Kendi kendine “İşlem tamam Bay Greg” dedikten sonra arkasını dönerek odanın diğer ucundaki masaya yürüdü. Elindeki dosyanın içerisinden Bay Greg’in evraklarını buldu ve onu kontrol edip ilaçlarını yenilediğine dair notlar aldı.

Odanın içinde aniden berbat bir böğürme sesi işitildi. Sharon duyduğu dehşet verici sese kulak tırmalayan bir çığlıkla karşılık verdi. Ani bir hareketle arkasını dönen kadının gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Karşısında duran Bay Greg yatağında doğrulmuş, gözleri kapalı halde rahatsız edici bir tonda bağırıyordu. Ses tiksindiriciydi. Kulaklarını kapayan Sharon felç olmuş gibi adama bakıyordu. Bay Greg bir süre daha bağırdıktan sonra bir anda kendini bıraktı ve yatakta hareketsiz kaldı.

Aradan geçen kısa bir sürenin ardından Bay Greg’in öldüğü anlaşıldı. Görevliler odaya gelerek adamın vücudunu ve yüzünü beyaz bir örtüyle örttüler. Yarım saat sonra oda boşalmıştı. Yaşlı adam artık bu dünyaya tamamen veda etmişti.

Sharon ise yaşananlara anlam verememiş bir halde Bay Greg’in boş yatağının yanında duruyordu. Yaşlı adamın ölmeden önce neden sanki acı çekermiş gibi dehşet içinde bağırdığına dair bir fikri yoktu. Bay Greg’in korku dolu yüzü gözlerinin önünden gitmiyordu. Sharon da korkmuştu.

Bakım evinin başhekimi Alfred Sharon’a iyi olup olmadığını sorduktan sonra isterse eve gidip dinlenebileceğini söyledi. Sharon ise iyi olduğu konusunda ısrar etti. O gece nöbete kalmasının kendisine daha iyi geleceğini söyledi ve Alfred’e teklifi için teşekkür etti.

Boşalan oda artık yeni hastasını bekliyordu. Temizlik vakti gelmişti. Birkaç saat önce dehşeti yaşayan Sharon eskiden Bay Greg’in yattığı yatağın çarşaflarını değiştiriyordu. Tam o sırada bir ses duydu. Bir şey yere düşmüştü. Takırtıyı yuvarlanma sesi takip etti ve birkaç saniye sonra her şey normale döndü.

Sharon yere neyin düştüğünü öğrenmek için eğilerek etrafa baktı. Biraz göz gezdirdikten sonra yatağın öbür ucundaki zeminde bir şey durduğunu fark etti. Doğrulup oraya doru yürüdü ve daha yakından baktı. Bu siyah ve yuvarlak bir nesneydi. Yere eğilen Sharon nesneyi parmaklarıyla kavradı ve pencereden gelen ışığa doğru döndü. Genç hasta bakıcı elinde kapkara bir misket tutuyordu.

Sharon miskete ilgiyle bakıyordu. Bir gözünü kapayıp ışığın kürenin içinden geçişini izledi. Gördüğü şeye şaşırmıştı. Misketin içindeki siyah mürekkep sanki hareket ediyordu. Aynı dalgalanmış bir deniz gibiydi. Miskete bakarken kendini garip hissetmişti. Bu tuhaf ve hipnotize edici bir duyguydu. Sharon bu küçük objeden oldukça etkilenmişe benziyordu. Bir süre sonra genç hasta bakıcı gülümseyerek misketi cebine attı ve işine döndü.

Mesai bitmiş, bakım evi çalışanları evlerine dönmüştü. Sharon ise Alfred’e söylediği gibi o gece nöbetçi kalacaktı. Sabah yaşadığı olayı unutuvermişti bile.

Saatler birbirini kovaladı. Geç olmuş, bakım evinin koridorlarına karanlık çökmüştü. Sharon yaşlılarla tek tek ilgilendikten sonra nöbetçilere ayrılmış odaya yerleşti. Artık kafasını dinleyebilecekti. Biraz televizyon izledi. Zaman zamansa radyoda çalan bir şarkıya eşlik etti. Yalnız kalmak ona iyi gelmişti. Keyfi yerindeydi.

O sırada aklına sabah bulduğu Bay Greg’in misketi geldi. Elini cebine attı ve yuvarlak nesneyi kavradı. Ona dokunmak hoşuna gidiyordu. Misketi yukarı kaldırıp ışığa doğru tuttu. Kürenin içerisindeki siyah mürekkep sanki şimdi daha hızlı yer değiştiriyordu. Bu ışıktan kaynaklı bir göz yanılması mıydı yoksa gördüğü hareket gerçek miydi, işte bunu ayırt edemiyordu Sharon. Ama kara miskete baktığında hissettikleri ona başka bir zevk veriyordu. Genç kadın her geçen saniye daha çok büyülenmekteydi.

Sharon koridordan gelen ani sesle irkildi. Boş bulunduğu için anlık bir korku yaşamıştı. Toparlandıktan sonra hastalardan birinin odasını terk ettiğini düşündü. Nöbetçi bölümünden koridora çıktı. Görünürde kimse yoktu.

Ses yine duyuldu, bu sefer diğer taraftan gelmişti. Sharon tedirginlikle koridorun sonundaki çift kanatlı kapıya doğru yürümeye başladı. Aynı zamanda yakınlarda birilerinin olup olmadığını anlayabilmek için etrafa seslendi ama ona cevap veren olmadı. Genç hasta bakıcı yavaş adımlarla ilerlemeyi sürdürdü ve koridorun sonuna yaklaştı.

Tam o anda dehşetle sıçradı, ardından da yüksek sesle çığlık attı. Kanatlı kapının camından biri ona bakıyordu. Bu Bay Greg’di.

Gördüğü şeye inanamayan Sharon ne yapacağını bilemeden panikle kaçmaya başladı. Bağıra bağıra tüm gücüyle koridorun diğer tarafına koşuyordu. Tek düşüncesi burayı bir an önce terk etmekti. Hızla çarpan kalbini duymamaya çalışarak yolun sonundaki asansöre vardı. Aceleyle düğmelere bastı.  Asansörün kapısı açıldığındaysa tüm vücudu acı dolu bir şokun etkisine girdi. Kaçmaya çalıştığı Bay Greg tam karşısında durmuş ona bakıyordu.

Sabahın ilk ışıkları vurduğunda bakım evinin giriş kapısı açıldı. Başhekim Bay Alfred her zaman işe ilk gelen kişiydi. Bindiği asansörün kapısı hastaların olduğu katta açıldığında korkunç bir manzarayla karşılaştı. Hasta bakıcı Sharon kanlar içerisinde yerde yatıyordu. Çenesi parçalanmış, bacaklarındaki kemikler etini yarıp dışarı fırlayacak şekilde kırılmıştı. Kadının gözleri dehşet dolu bir ifadeyle açık kalmıştı. Başının yanındaysa kara bir misket duruyordu.

Başhekim Alfred, Sharon’ın tüyler ürpertici cesedine göz gezdirdikten sonra yere eğilip yuvarlak nesneyi eline aldı. Öfkeli bir ifadeyle miskete baktı ve ardından koridora doğru yüksek sesle seslendi.

“Bir anlaşmamız vardı Bay Greg. Size her ay sadece bir hasta bakıcı alabileceğinizi söylemiştim. Oysa yerde yatan kadın, bu ay içerisinde katlettiğiniz ikinci hasta bakıcı. Sözünüzü tutmadınız. Önümüzdeki ay için cezalısınız.”

Not: Okuduğunuz metin tarafımdan hazırlanmış olup “Hospice” adlı kısa korku filminden uyarlanmıştır.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: