Saat Gece Üç

Bazı insanlar gece saat üçte dünya dışı varlıkların bizimle iletişime geçtiğini söyler. Bazılarına göre bu şeytanın işaretidir. Bazılarıysa o saatte uyandığımızda birinin bizi izlediğine inanır. Peki eğer bizi izliyorlarsa penceresiz ya da kapısız bir odada kaldığımızda bunu nasıl yapıyorlar, nasıl izliyorlar? Saat üç ile alakalı ortada birçok batıl inanç dolaşıp durur yıllardır. Bense sana bu büyük şehir efsanesinin gerçek anlamını anlatacağım.

Ses çıkartarak uyuduğunda rüya görürsün. Ve rüya görürken de etrafında olan bitenden, dolabın içindeki, yatağın veya yorganın altındaki varlıklardan haberin olmaz. Gözlerini aniden kırpıştırarak açarsın, zamanı öğrenmek için kol saatine, cep telefonuna, çalar saate veya üzerinde zamanı gösteren herhangi bir şeye bakarsın. Ama bilirsin ki zamanın önemi yoktur. Gözlerini ovuşturup odandaki karanlığa alışmak için onları birkaç kez kırparsın.

Döşeme tahtalarının gıcırdayan sesini, zemindeki küçük patırtıları duyarsın. “Faredir kesin” dersin kendi kendine. Belki de gerçekten öyledir. Öyle ayak sesleri çıkartabilmek için gerçekten büyük bir fare olmalı, değil mi? Yatağın ucundan bile bakmaya cesaret edemezsin, korkudan adeta felç olmuşsundur. “Saçmalığı kes, kendini korkutuyorsun” dersin kendi kendine. Ama gerçekten bir saçmalık mıdır bu? Yoksa korkmak için bir sebep var mıdır? Gecenin ortasında su içmek için mutfağa giderken birileri seni ayaklarından tutup yatağın altına çekemez mi dersin?

Yo, sen karanlık varlıklara inanmazsın. Onlar sen küçükken ailenin sana anlattığı hikayelerin kahramanlarıdır sadece. Karabasan, gölge adam ve diğer canavar hikayeleri seni korkutmak için uydurulmuş şeyler, değil mi? “Evet, aynen öyle, onlar gerçek değil” diye düşünerek çocukluk korkularını kovarsın. Ama bir saniye. O neydi öyle? Ayak sesleri yaklaşmaktadır. Sanki daha iyi duyabilecekmişsin gibi gözlerini kısarsın. Odanın kapısı yavaş yavaş açılırken gıcırdar. Az önce bir kıkırdama mı duydun? Hayır, asla. Fareler kıkırdamaz. Sıçanlar da öyle. Bunları kafanda yarattığını düşünürsün. Yavaşça gözlerini açıp tavana bakarsın.

Sonra yorganın altında bir hareketlenme hissedersin. Seni rahat ve sıcak tutan yorgan sana doğru ilerler, sanki çarşafın altından gelir gibi. Korkudan donup kalırsın, hareket edersem yerimi belli ederim diye düşünürsün. Aniden bir şeyin üzerindeki kıyafetlere asıldığını hissedersin.  Lanet olsun, bu ne böyle? Yorganı kaldırıp yere atarsın ve gördüğün şey karşısında dehşet içinde kalırsın. Yatakta gördüğün varlık bağırsaklarını düğümleyecek kadar iğrençtir. Üzerinde sanki yüzyıllar öncesine aitmiş gibi duran çok eski, yırtık bir kumaş vardır. Varlık kafasını yana doğru yatırıp sana sinsice gülümser. Gözbebekleri olmayan kapkara gözlerini hiç kırpmadan sana bakar.

Kendine oturacak bir pozisyon ararken varlıktan uzaklaşırsın. O ise bunu önemsemez. Bacaklarına ulaşana kadar sana yaklaşır. Kendini yukarı doğru çekerek yavaş yavaş sürünür. Çarpık ve dişlek sırıtışını sürdürür. Gri cildi kemikli vücudundan sarkıyordur sanki. Daha önce hiç yüzleşmediğin iğrenç bir kokusu vardır. Hiç koklamamış olmana rağmen ne olduğunu bilirsin. Bu çürümenin kokusudur. Ama daha farklı bir versiyonu. Bu kan ve etin çürüme kokusudur. Dehşet vücudunu ele geçirmişken yapabildiğin tek şey düşünmek ve gözlerini kaçırmadan karşındaki varlığa bakmaktır.

Varlık hala her aksak adımıyla yavaş yavaş yüzüne doğru yaklaşır. Burnundan derin bir nefes alır, sonra da neredeyse kulak zarını patlatacak yükseklikte bir çığlık atarsın. Varlık aniden kafasını kapıya çevirir ve korkunç bir sesle bağırır. Önce hızlıca yatağın köşesine zıplar, ardından da zemine atlar. Kapıdan fırlayarak karanlık koridorda gözden kaybolur.

Gördüğün gibi gecenin üçü bazı şeylerin oynamak için ortaya çıktığı bir zamandır. Eğer senin şanslı günün olduğuna karar verirlerse bunu yaparlar, kendilerini sana gösterirler. Ancak bunun seni aldatmasına izin verme. Onları ilk görüşün büyük ihtimalle son görüşün olacak. Eğer şanslıysan onlardan kurtulursun. Karşına çıkarlarsa onlarla nasıl başa çıkacağını sana anlatamam. Onlar her yerdeler. Her evde, her delikte, tüm unutulmuş kuytu köşelerde. Evinde onlardan kaç tane olduğu kolay cevaplanacak bir soru değil. Tek söyleyebileceğim sayılarının fazla olduğu. Seni izlerler ve ölümünü planlarlar. Böyle ölüm kokuyor olmalarına şaşmamalı.

Bazı dünya dışı varlıkların gece saat üçte insanlarla iletişime geçtikleri söylenir. Sana tavsiyem bu saatlerde uyanmaman, uyanırsan da gözlerini kapalı tutmandır. Karanlığın derinliklerinde neler göreceğini tahmin bile edemezsin. İyi geceler…

Not: Hikaye yabancı kaynaklardan alınmıştır. Çeviri tarafıma aittir.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: