Tuhaf Pizza Siparişi

Jonas bir pizzacıda moto kurye olarak çalışıyordu. Firmaya gelen siparişleri müşterilere götürmekle görevliydi. O gün yine yoğun bir günün ardından mesaisini tamamlamıştı, saat gece ona geliyordu. Üzerini değiştirdikten sonra arkadaşlarına veda ederek pizzacıyı terk etti. Bir sokak ötedeki duraktan otobüse binip sevgilisiyle buluşmaya gidecekti. Bu akşam iş çıkışı için randevulaşmışlardı.

Pizzacıdan birkaç adım uzaklaşmıştı ki dükkanın kapısının açıldığını işitti ve ardından isminin söylendiğini duydu. Ses pizzacıdaki personel şefine aitti. Ona seslenmişti. Jonas arkasını döndü. Şefi elinde bir kutu pizza ile ona bakıyordu.

” Hey Jonas. Biliyorum mesain bitti ama bu pizzanın acilen verilen adrese iletilmesi gerek.”

Jonas bu son dakika gelişmesinden memnun olmamıştı. ” Üzgünüm şef, bildiğin gibi mesaim sona erdi. Çok önemli bir işim var, o nedenle sana yardım edemeyeceğim. Diğerlerinden birini gönderirsin. İyi geceler.”

Şef sipariş konusunda ısrarcıydı. ” Senden sonraki kuryenin işe başlamasına 15 dakika var ama bu siparişin bekleme şansı yok. Bizi arayan çok önemli bir müşteriydi ve kendisi bizden özel olarak hazırlanmış bir pizza istedi. O nedenle zamanında yetişmesi gerekli. Bu iş de sana düşüyor.”

Jonas tam ağzını açıp karşılık verecekti ki şef yanına gelerek pizza kutusunu ve adresi eline tutuşturdu. “Haydi işe koyul. Merak etme, bunun karşılığını alacaksın.” Daha sonra pizzacıdan içeri girerek gözden kayboldu.

Elinde pizza kutusuyla kala kalan Jonas sesli bir küfür patlattı. Çok sinirlenmişti. Bütün planları altüst olmuştu ama yapacak bir şey de yoktu. Asıl endişelendiği şey kız arkadaşına randevuya gecikeceğini nasıl söyleyeceğiydi.

Kaskını takıp kutuyu yerleştiren genç pizzacı motorunu çalıştırdı. Adresi telefonundaki navigasyona girdikten sonra hızla sokağa fırladı. Sinirini ancak biraz hız yaparsa kontrol altına alabilirdi.

Bir süre yolda ilerleyen Jonas kırmızı trafik ışığındaki duraklamadan yararlanarak kız arkadaşına mesaj attı ve buluşmaya biraz gecikeceğini söyledi. Bu işi başına açan şefe sövmeyi de unutmamıştı.

Mesajlaşma beklediği gibi kötü geçiyordu. Sevgilisi Jonas’a sitem etmekteydi. Araya tatlı sözler sıkıştırmayı başaran pizzacı genç yeşil ışığın yanmasıyla yeniden yola koyuldu.

Kısa bir yolculuğun ardından genç pizzacı şefin verdiği adrese gelmişti. Burası şehrin banliyölerine aitti. Jonas kafasını kaldırıp adresteki binaya baktı. Karşısındaki oldukça eski ve ahşap bir apartmandı. Dış yüzeydeki boyalar yer yer çürümüş ve dökülmüştü. Etraf karanlıktı, sokak lambaları yanmıyordu. Binaya dışarıdan bakıldığında hiç hayat belirtisi de görünmüyordu. Orada kimse yaşamıyor gibiydi.

Motosikletini güvenli bir yere park eden Jonas elindeki pizza kutusuyla dış bölümdeki merdivenlerden acele ile yukarı çıkıp apartman kapısının önüne geldi. İşini bitirip sevgilisine yetişmeyi hedefliyordu. Açıkçası bu tuhaf sokakta da fazla kalmak istemiyordu.

Apartman kapısı açıktı. Jonas duraksamadan kapıdan geçti. Giriş katı karanlıktı ancak dışarıdan hafifçe sızan ay ışığı önünü görmesi için yeterliydi. Binanın içi de dışı gibi bir hayli eskiydi. Duvarlardaki boyalar soyulmaya başlamış, etraftaki ahşap detaylar deforme olmuştu. Burnuna gelen hafif küf kokusu ciğerlerini rahatsız etti.

Pizzacı genç üst kata çıkan merdivenleri tırmanmaya başladı. Ahşap basamaklar o üstünden geçtikçe gıcırdıyorlardı. Merdiven sonlanınca Jonas kendini daire kapılarıyla dolu uzun bir koridorda buldu. Burası aydınlıktı, duvarlara ortamı aydınlatan lambalar yerleştirilmişti. Ancak hiçbir yerden çıt çıkmıyordu. Bu sessizlik biraz ürkütücü gelmişti ona.

Adresi tekrar kontrol etti pizzacı genç. Kağıttaki daire numarası 213’tü. Kapılara göz gezdiren Jonas birazcık ileride aradığını buldu. Oraya doğru ilerledi. Üzerinde 213 yazan ahşap kapı yeşil renge boyanmıştı. Adresi cebine koyduktan sonra eliyle kapıyı çaldı. Biraz bekledi ama herhangi bir reaksiyon alamadı. Jonas yeniden kapıya vurdu ve içeri seslendi. “İyi akşamlar. Sipariş verdiğiniz pizzayı getirdim. Kapıyı açar mısınız?” Yine ses yoktu.

Jonas sinirlenmemek için kendini telkin etse de içinden sövmeden edemedi. Tam öfkeli bir biçimde apartmanı terk etmek için arkasını dönmüştü ki daire kapısının açılma gıcırtısını duydu. Geriye döndüğünde kadının biriyle göz göze geldi. Oldukça yaşlı biriydi. “Bir şey mi istemiştin genç adam?” diye gülümseyerek sordu kadın.

Jonas pizzayı uzattı ve “İyi akşamlar. Ben siparişini verdiğiniz pizzayı getirmiştim. Buyurun.” dedi.

Kadının gülen yüzü asıldı. “Sanırım bir yanlışlık olmuş. Ben pizza siparişi vermedim. İyi geceler.” Genç adam “ama” bile diyemeden kadın kapıyı acele ile kapatıverdi. Jonas neler döndüğünü anlamaya çalışırken telefonunun mesaj tonunu duydu. Aleti cebinden çıkarıp ekrana baktı. Bu rehberine kayıtlı bir numara değildi. Mesajı okudu: “Siparişimiz hale gelmedi. Nerede kaldınız? Acil bekliyoruz.”

Okumayı bitiren pizzacı genç hemen numarayı çevirdi. Telefon defalarca çalsa da açan olmadı.

Jonas o an öfkesine dur diyemedi. Çok sinirlenmişti. Eğlenmek isteyen bazı işe yaramaz gençler son zamanlarda bu tarz şakalar yapardı. Bir yeri arayıp yalandan sipariş verirler ve siparişi teslim etmeye gelen görevliyi uzaktan izleyerek onunla dalga geçerlerdi. Kendisine yapılan da böyle bir oyun olmalıydı. Hem de mesaisi bitmişken ve sevgilisiyle buluşacakken. Bu aptal şaka tüm gecesini mahvetmişti. Öfkesi iyice arttı.

Olayı kafasında çözümleyen Jonas şaka yapan çocukların yakınlarda saklanacaklarını biliyordu. Bu dairelerden birinde olmalıydılar. Genç adam gözüne kestirdiği ilk kapıya doğru hışımla yöneldi. Ahşap yapıyı yumruklamaya başladı. Birkaç saniye sonra atletli şişman bir adam hafif şaşkın hafif sinirli bir şekilde kapıyı açtı. Jonas adamı görünce direkt olarak pizzayı uzatıp sordu: “Bunu sen mi sipariş verdin?”

Şişman adam bu hesap sorar gibi konuşan pizzacı karşısında bir anda deliye döndü. Ateş püskürüyordu. “Ne diyorsun sen be! Defol kapımdan aptal herif!” Kapıyı genç adamın yüzüne sertçe kapattı.

Jonas o an kapılara rastgele saldırmanın anlamsız olduğunu fark edebildi. Biraz sakinleşip koridora göz gezdirdi ve aniden durdu. Koridorun sonunda bir kapı görmüştü. Tam da koridordaki bütün daire kapılarını rahatça gözlemleyecek bir konumdaydı. Aptal şakacılar o daireden tüm olan biteni rahatça izleyebilirlerdi. Jonas aradığını bulmuştu.

Biraz önce düştüğü saçma durumun gençleri ne kadar eğlendirdiğini aklından geçirerek kapıya doğru hızla ilerledi. Tam ahşap kapıya vurup içeri yüksek sesle bağırmıştı ki beklenmedik şekilde öne doğru tökezledi. Kapı açıktı. Kendini dairenin içinde buldu.

İçerisi zifiri karanlıktı. Hiçbir şey görünmüyordu. Jonas bir yandan seslenirken diğer yandan duvarları yoklayarak elektrik düğmesi arıyordu. Çabası boşunaydı. Ortamı aydınlatacak hiçbir şey bulamadı. O an burasının kullanılmayan boş ve eski bir daire olduğunu düşündü.

Cebinden telefonunu çıkaran genç adam, ekranın ışığıyla az da olsa etrafı aydınlattı. Belli belirsiz eski eşyalar görünüyordu. Jonas sessizliğin içinde aniden çalan mesaj tonunu duyunca sıçradı. Gelen mesaj şaşkınlık vericiydi: “Pizza kutusunu aç”. Genç adam tedirgin olmuştu. Nereden geldiği belli olmayan ve izlendiği düşüncesini tetikleyen yazışmaların rahatsızlığı yetmezmiş gibi şimdi de kutunun gizemi hortlamıştı. Şef ona pizzanın özel malzemelerden oluştuğunu ve çok önemli olduğunu söylemişti. Kendisiyse hiç içine bakmayı akıl etmemişti. Bunları gelen mesajla birleştirince iyice endişelendi. Kutunun içinde ne olabilirdi?

Merakına yenik düşen Jonas kutuyu kendine doğru çevirdi. Derin bir nefes alıp yutkundu. Karşılaşacağı şeyden korkuyordu. Kapağı kavrayıp yavaş yavaş yukarı kaldırdı. Her geçen salise adrenalin artışı hızlanıyordu. Kapağı tamamen açtı. Eli titreyerek cep telefonunun ışığını içeri doğru tuttu ve…

Derin bir oh çekti. Kutunun içerisinde pizzadan başka bir şey göremedi. Ama ilginç olan bir şey vardı. Pizzanın üzerinde peynir haricinde hiçbir malzeme yoktu. Oysa şefi farklı şeyler söylemişti.

Artık bu aptal oyuna tahammül edemeyen Jonas okkalı bir küfür savurarak daire kapısına doğru yöneldi. Buradan çıkacaktı ancak kapıya geldiğinde küçük bir şok yaşadı. Tokmağı çevirse de kapı açılmadı, kilitlenmişti. Genç adam sertçe zorlamaya başladı.

Jonas yeniden sıçradı. Telefonu eline alarak yeni gelen mesajı korkuyla açtı. “Siparişi teslim etmen gerek. Sonrasında çıkabilirsin. Şimdi içeriye doğru ilerle.”

Jonas artık iyice panik olmuştu. İşin şakadan çıkmış, bir hayli ürkütücü bir duruma gelmişti. Neyin içine düştüğü konusunda hiçbir fikri yoktu. Mesajda yazanları yapmaktan başka çaresi de. Elindeki pizza kutusuyla korku içerisinde ağır ağır karanlığa yürümeye başladı. Neredeyse ağlayacaktı. Katran karası dairenin içinde nereye gittiğini bilmeden ilerledi, ilerledi ve bir şeye çarpınca aniden durdu.

Jonas elleri titreyerek yeni mesajı açtı. “Kapıyı aç”. Önünü yoklayınca bir kapıya çarpmış olduğunu fark etti. Kısa süre sonra tokmağı buldu. Yaşadığı korku tarif edilemezdi. Bir an önce bu kabusun bitmesini istiyordu.

Tokmağı ağır ağır çeviremeye başladığında yüreği göğsünden fırlayacak gibi atmaktaydı. Kapı yavaş yavaş hareket ederken neredeyse ruhunu teslim edecekti. Kapı usul usul ardına kadar açıldı ve Jonas gördüğü korkunç manzara karşısında bedenine hakim olamadı ve pizza kutusunu yere düşürdü. Kocaman bir çığlık atıp burnunu tıkayarak dizleri üzerine çöktü. Öğürmesine engel olamıyordu. Gözlerindeki şok ve oluk oluk akan dehşet yaşları her şeyi anlatıyordu.

İçeri girdiği oda parçalanmış cesetlerle doluydu. Kesilmiş kollar ve bacaklar her yeri kaplamıştı. Duvar ve zemindeki beyaz fayanslar kandan neredeyse görünmüyordu. Yer yer çürümüş bu ceset yığını etrafa iğrenç bir koku yaymaktaydı.

Şok geçirerek göz yaşlarına hakim olamayan Jonas panik içerisinde ayağa fırlayıp geriye döndü ama nefesi boğazının ani şekilde kavranmasıyla kesildi. Boğazındaki acı ve karşısında gördüğü şey nedeniyle gözleri dehşetle açılmıştı. İğrenç bir yaratık kirli ve uzun dişlerini belirginleştirerek ona bakıyordu. Ağzından saçılan salyalar Jonas’ın yüzüne akmaktaydı. Yaratığın çatallı soluması kulaklarında uğuldamaya başladı. Karanlığın içinden başka hırıltılar da yükseldi. Tiksindirici varlık leş gibi kokan nefesini dışarı vererek konuştu.

“Ben ve arkadaşlarım taze insan etine bayılırız. Pizza için güzel bir malzeme olacaksın.”

Jonas hareket etmeye bile fırsat bulamadan kana susamış mahluklar aniden üzerine atladılar. Pizzacı genç acı içinde çığlıklar atarken vücudunun parçala ayrılması hiç de uzun sürmedi.

Not: Hikaye tamamen tarafımdan yazılmıştır, bana aittir. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: