Sisli Mezarlık

Ben neredeyim, ne yapıyorum, bunların hiç önemi yok. Tek bilmen gereken şey burada gece çöktüğünde hikayeler anlatıldığıdır. İçlerinden bazıları gerçekten ürkütür. Bugün ben de sana bir hikaye anlatacağım. Ama kimin başından geçiyor diye sorma. Nasıl olsa hepsini öğreneceksin.

Tanrının unuttuğu bir kasaba burası. Ve bu lanet olası yer her mevsim soğuk olur. Saçma sapan ve anlamsız bir soğuktur bu. Bazı yaz geceleri bile ayazı hissedersin. Kulağa çok gerçek dışı geliyor değil mi? Yaz ayında üşümek. Ama buralarda böyledir. Hatta kasabanın lanetli olduğu konuşulur. Geçmişten gelen bir söylentidir anlatılanlar. Ve… bir sisten bahsedilir, gece çöken bir sisten. Kasabada kime sorsanız sisi korkuyla anlatacaktır. O anlaşılmaz soğuğun bu sisten kaynaklandığını da ekleyeceklerdir. Öyle böyle bir soğuk değildir bu. Hiçbir şeye de benzemez. Bu sanki ölümün suratınıza üflediği buz gibi bir soğuktur.

Geçmişten beri sisin gizemini çözmek için o kadar çok kişi seferber olmuştu ki sayısını hatırlamıyorum. Komşu kasabalardan hatta uzak diyarlardan bile buralara akın edenler oldu. Çoğu daha işin başında arkalarına bakmadan kaçtılar. Çok azı cesaret edip sisin derinliklerine ilerleyebildiler. Ve tabii ki hiçbir şey öğrenemediler. Hepsi delirdi. Karanlık onları yutmuştu. Çoğu bir daha konuşamadı. Orada, o beyaz bulutun içinde ne yaşadılarsa anlatmaya korkmuşlardı. Tüm bunlara rağmen macerasever gençler hala korkularını yenmek için gece çöken sisi beklerler. İşte şimdi sana o gençlerden birinin başına gelen bir olayı anlatacağım.

Kasaba halkının sisle yaşamaya alıştığı, ondan uzak durduğu dönemlerdi. Kimse artık korku dolu anlar yaşamak istemiyordu. En azından yaşayanların büyük bölümü başını belaya sokmuyordu diyeyim. Ama hala geceleri heyecan yaşamak isteyenler vardı. Bunların başında kasabanın daha yoksul tarafında takılan bir genç grubu geliyordu. Onlara çete desem daha doğru olur. Hayatları sokaklarda geçen, ailelerinden kopuk gençlerdi. Özellikle geceleri onların olduğu sokaklardan geçmek istemezdiniz. Eğer yalnızken bu gençlerle karşılaşırsanız üzerinizdeki tüm parayı kaybedebilir veya türlü aşağılanmalara maruz kalabilirdiniz. Hele ki yaşınız onlardan küçükse zevklerini tatmin etmek için sağlam bir dayak da yiyebilirdiniz.

Yoksul bir aileden gelen Harvey’nin yaşı çete üyelerinden küçüktü ama buna rağmen tek bir hayali vardı: Onlara katılıp başkalarına korku salabilmek. Sırf çeteye yanaşabilmek adına onların takıldığı yerlere giderdi. Tabii bunun sonu her seferinde ya yediği bir dayakla ya da ciddi anlamda alaya alınmasıyla sonlanırdı. İnsanlara zulmetmekten hoşlanan bir grubun gazabından küçük yaşta bir çocuğun kaçması mümkün değildi. Ama Harvey hiçbir zaman yılmadı. O çetede olmalı, kendini ispat etmeli ve insanları korkutup kendisine saygı duyulmasını sağlamalıydı. Bunun için ne gerekirse yapardı.

Ölüm soğukluğunun yoğun biçimde hissedildiği gecelerden birinde Harvey, yine çetenin kol gezdiği mahalleye gelmişti. Bir şekilde kabul edilmesini sağlamalıydı. Bu sefer bir planı vardı. Ayaz tüm vücudunu sararken karanlığın içerisinde ayak seslerinin yankılandığı bir sokağa yöneldi. Grubun buralarda takıldığını biliyordu. Birazdan ortaya çıkarlardı. Tam da düşündüğü gibi oldu. Ürkütücü sokakta yürüdüğü sırada karanlığın içerisinden bir anda peydah olan çete üyeleri yolunu kestiler. Çoğunun elinde sopalar vardı. Kafası başlıkla örtülmüş biri kalabalıktan ayrılarak Harvey’e doğru yürüdü. Çocuğun karşısında durup yüzüne vuran ay ışığını kesti.

“Ah Harvey, yine mi sen? Gece gece canına susadın sanırım.”

Çocuk karşısındaki çete liderinin gözlerini görmeye çalıştıktan sonra konuştu. “Beni aranıza almanızı istiyorum. Bunu defalarca söyledim. Burada olma nedenim bu. Beni çeteye dahil edene kadar da buradan ayrılmayacağım.”

Çete liderinin yüz ifadesi karanlıkta görünmüyordu ama alaycı şekilde sırıttığı tahmin edilebiliyordu. “Korkusuz Harvey aramıza katılmak istiyor demek! Boyu kısa ama dili uzun!” Sokak kalabalığın kahkahalarıyla yankılandı. Lider elindeki sopayı ovuşturup kavradı ve Harvey’e doğru eğildi. ” Senin için üzgünüm ama burada bulabileceğin tek şey temiz bir dayak olacak.” Ardından tüm üyeler çocuğa doğru yürümeye başladı.

“Cesaretimi test etmek yani sizin için yeterli olup olmadığımı görmek istiyorsanız beni sisin içine yollayın!”

Harvey’nin bu sözleriyle herkes aniden durdu. Koca bir sessizlik oldu. Daha sonra çete lideri Harvey’e doğru yaklaştı. Sesindeki alaycılık devam ediyordu.

“Demek cesur olduğunu sanıyorsun öyle mi?” Elini çenesine götürüp ovuşturdu. “Pekala ufaklık. Aramıza gerçekten katılmak istiyorsan sana bir şans vereceğim. Bunun için öncelikle geçmen gereken bir test var. “

Harvey heyecanlanmıştı. Liderin ağzının içine bakıyordu.

“Bu gece kasabanın mezarlığına gireceksin. Yani sisin en yoğun olduğu yere. Ve tüm mezar taşlarına birer adet küçük çelenk bırakacaksın. Bunu biz yapacaktık ama sana kısmetmiş. Şanslısın.”

Harvey korkuyla yutkundu. Sisi anlamıştı ama mezarlığa girmek? İşte bu biraz fazla gelmişti. Tüm vücudu ürperdi.

O sırada diğer üyeler çelenkleri getirip çocuğun eline tutuşturdular.

” Haydi bakalım, iş başına. Ne kadar cesursun görelim.” Lider Harvey’i ayağıyla iteklemişti.

Korktuğunu belli etmemeye çalışan Harvey elinde çelenklerle mezarlığın olduğu tarafa doğru yürümeye başladı.

Çocuk mezarlığın önünde duruyordu şimdi. Yapayalnızdı. Ayaz iyice hissedilir olmuştu. Harvey’nin vücudu hem korkudan hem de soğuktan tir tir titriyordu. O an bir gerilim dalgası daha vücudunu yalayarak geçti. Mezarlığın demir kapısından beyaz bir hava kütlesi etrafa dağılıyordu. Ölüm sisi buzdan bir örtü gibi dehşetiyle her yanı kaplıyordu. Çocuk “Bu işe hiç kalkışmamalıydım” diye geçirdi içinden. Ardından cesaretini toplayarak gecenin karanlığında sisin içine doğru daldı.

Korku bedenindeki her eti kemiriyordu. Çok az şeyin belli olduğu bu sisin içerisinde etrafını görmeye çalışarak ürkek adımlar atıyordu. O ilerledikçe mezarlığın sessizliği bozulmaya başladı. Belli belirsiz ortaya çıkan uğultuların yoğunluğu her geçen saniye artıyordu. Kulakları bu seslerle dolup taşmaktaydı. Çok rahatsız edici bir duyguydu. Harvey sanki burada yalnız değildi ve bu his onu korkudan öldürecekti. Geçtiği mezar taşlarına acele ile çelenkleri bırakırken ağırlaşan ayaklarının kendisini ileri taşıması için yalvardı içinden. Bir an önce buradan çıkmak istiyordu.

Köşeyi geçtiği sırada aniden korkuyla sırtını döndü. Tüm vücudu dehşetle elektriklenmişti. Bir şey arkasından geçmişti. Buna emindi. Ama orada hiçbir şey yoktu. Karanlık ve soğuk sisten başka. Boşluğa bakıyordu. Deliriyor gibiydi. Üşümemek için iyice paltosuna sarındı. Yaşadığı ürperti bedenini iyice donduruyordu. Çelenkleri mezar taşlarına bırakmaya devam etti.

Sisin içerisinde geçen her dakika hava daha da soğuyor daha da ürkütücü bir hal alıyordu. Kırık dökük mezarlar da yeterince ürperticiydi. Harvey bu yapılara bakıp dehşete kapılmamak için kendini telkin etse de çok başarılı olamıyordu. Sanki bir el toprağı yarıp onu yerin dibine çekecek gibiydi. Bu korkunç düşünceyi hemen aklından sildi. Bir iki adım atmıştı ki ensesinde soğuk bir ürperme hissetti.

Harvey yüzünü elleriyle kapayıp kendini yere fırlattı. Gece ile aynı renk bir karga onun yanından geçip ilerideki mezar taşının üzerine kondu. Harvey birkaç saniye önceki dehşet dalgasından sıyrılıp ellerini yüzünden çekerek doğruldu. Karga hareketsizce durmuş kendisine bakıyordu. Bu iğrenç bir duyguydu. Hissettikleri korkunun ötesine geçmişti. Aptal bir cesaret oyunu onun sonu olacaktı. Kalbinin durmasından korkuyordu. Gözlerini tuhaf hayvandan alamıyordu. Garip bir bakışmanın ardından Harvey yeniden mezarlığın içerisine daldı. İçinde kötü bir his vardı.

Keskin bir çığlık geceyi yardı. Bu tiz ses Harvey’nin içinde tuttuğu tüm korkuyu boşaltmasına ve kontrolünü kaybetmesine neden oldu. Bu da neyin nesiydi? Sis kendisiyle nasıl bir oyun oynuyordu? Yoksa daha önce aklından geçirdiği gibi mezarlıkta yalnız değil miydi? Tüm bu düşünceler onu panik havasına sokmuştu. Bacak kaslarını çalıştırıp tüm gücüyle ilerideki son mezara doğru sisi yararak koşmaya başladı. Bir el uzanıp kendisini tutacakmış gibi hissettiğinden arkasına bakamıyordu. Tek amacı son çelengi de bırakıp tüymekti.

Harvey yoğun sis nedeniyle zor fark edilen son mezara varmıştı. Elindeki çelengi mezar taşına bırakıp hızla kendini demir kapıdan dışarı attı. Nefes nefeseydi ama rahatlamıştı. Fısıldayarak “Sonunda… Hepsi bitti.” dedi. Ağzından çıkan buhar geceye karıştı.

O an ani bir korkuyla nefesi kesildi. Omzuna buz gibi bir şey dokunmuştu. Arkasında kan dondurucu bir fısıltı duydu. “Benimkini unuttun”.

Not: Hikaye yabancı kaynaklardan alınmıştır. Dinlediğiniz metin, değişiklikler yapılarak tarafımdan yeniden hazırlanmıştır.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: