Şeytani Davet

Derin bir uyku. Deliksiz ve huzurlu. Hele ki bu uyku hafta sonuna denk geliyorsa tadı bambaşkadır. Hiçbir şeyi kafaya takmadan yumuşacık yastığın ve yorganın keyfini çıkarmak tarif edilemez bir duygudur. Ama sabahın köründe çalan bir zil sesi her şeyi mahvedebilir. Zamansız gelen bir misafir veya düşüncesiz bir müşterinin araması gibi. O gün artık asla mükemmel olmayacaktır.

Uykumdan hoşnutsuzca uyanarak gözlerimi kırpıştırdım. Pencereden sızan güneş ışığı beni rahatsız etmişti. Uzanıp baş ucumdaki saate baktım. Dijital kadran sabah 9 buçuğu gösteriyordu. Sersemliğim biraz geçtikten sonra neden hafta sonu bu saatte uyandığımı hatırladım. Evimin kapısı çalıyordu. İşaret ve baş parmağımla alnımı ovaladım. Birkaç saniyeliğine yatakta kıpırdamadan durdum. Beni tekrar harekete geçiren şey yeniden çalan kapı ziliydi. Öfleyerek yatağı terk edip üzerime bir kazak geçirerek hızla merdivenlerden aşağıya indim. Hafta sonu beni tatlı uykumdan uyandıran densiz kimse onunla bir an önce yüzleşmek istiyordum.

Dışarıdakinin kim olduğuna bakmadan kapıyı hızla açtım. O an şaşkınlığımı gizleyemedim. Karşılaşmayı beklediğim kişi kesinlikle böyle biri değildi. Kapımın eşiğinde duran küçük bir kız çocuğuydu. Tatlı bir gülümseme ile bana bakıyordu. Hem bu beklenmedik şaşkınlığın hem de kızın pozitif tavrının etkisiyle sinirli halimden sıyrılıvermiştim. İçim ısınmıştı.

“Günaydın!” dedi kız sevimli bir yüz ifadesiyle. “Umarım bu erken saatte sizi rahatsız etmemişimdir.”

Konuşmama izin vermeden kız sözlerine devam etti. “Ben yan komşunuzun kızıyım. Annem bir arkadaşını ziyarete gitti. Ben de bahçede oynarken evimizin kapısının kapalı kaldığını fark ettim. Anahtarım da olmadığından dışarıda kaldım. Annem gelene kadar sizde bekleyebilir miyim? Belki bana bir bardak portakal suyu bile ikram edebilirsiniz.”

Küçük kızın bu hazır cevaplığı karşısında kalakalmıştım. Çocuk ısrarlı ve soran gözlerle bana bakmaya devam edince yeniden kendime geldim. Gülümsedim ve ona elbette bekleyebileceğini söyleyerek içeri davet ettim. Küçük bir çocuğu tek başına sokakta bırakamazdım. Salona geçtik. Deri kaplama tekli koltuğu işaret ederek ” Burada oturabilirsin. Ben de sana taze sıkılmış portakal suyu hazırlayıp geliyorum.” dedim. Kız kafasını sallayarak neşe içerisinde koltuğa yerleşti.

Birkaç dakika sonra elimde iki bardak portakal suyuyla geri geldim. Birini de kendime hazırlamıştım. Bardağı kıza uzattığımda bana teşekkür etti. Ardından karşısındaki kanepeye geçtim. Tam ona bir şeyler soracaktım ki o benden önce davranarak konuşmaya başladı.

“Şey, bayım… Eğer izin verirseniz size bir hikaye anlatmak istiyorum.”

Açıkçası böyle bir girişi beklemiyordum. Ama kız bu konuda çok ciddi ve istekli gibiydi. Hem ufak bir hikaye eğlenceli de olabilirdi. “Tabii ki. Çok dinlemek isterim.” diyerek cevap verdim.

Küçük kız portakal suyundan büyük bir yudum alarak hikayeyi anlatmaya başladı.

Kızın bahsettiği hikaye hiç de umduğum gibi değildi. Keyifli bir öykü bekliyordum ancak duyduklarım son derece ürkütücü şeylerdi. Kızın anlattığı hikayede bir adam cinnet geçiriyor ve tüm ailesini baltayla parçalıyordu. Parçalarını da bavullara doldurup yakıyordu. Daha sonra adam yakalanmış ve polislere zihninin şeytan tarafından ele geçirildiğini söylemiş. Kız tüm olayı detaylıca aktarmıştı. Oldukça rahatsız olmuştum. Daha doğrusu kanım donmuştu. Küçük bir kız neden böyle iğrenç bir hikaye anlatmıştı ve böyle bir şeyi nereden öğrenmişti? Merakıma ve şaşkınlığıma yenik düşüp kendisine sordum.

“Bu anlattıkların çok korkunç şeyler. Senin gibi yaşı küçük bir çocuk böyle ürkütücü şeyleri nereden öğreniyor?

Kız da ürkmüş gibiydi şimdi. Biraz duraksadıktan sonra soruma cevap verdi. “Bunları dün gece annem ve babam gizlice konuşurlarken duydum. Ben de çok korktum. Anlattıklarına göre bu olay gerçekten yaşanmış ama kimlerin başından geçtiğini bilmiyorum.” Daha sonra yerinden kalktı ve kapıya doğru yöneldi. “Şimdi gitmem gerek. Annem eve dönmüştür.”

Şaşkınlığın etkisinden kurtulamadığımdan hiçbir şey söyleyemedim. Kız evimi terk ederken son bir kez bakıp bana teşekkür etti. Ben de mimiklerimle karşılık verebildim sadece. Bu olay ve hikaye kafamı kurcalamıştı. Annesi ve babası neden böyle korkunç bir olayı gizli gizli konuşmuşlardı? Endişelenmiştim ancak yapacak bir şey yoktu. Birkaç dakika içinde normale dönüp günün geri kalanını her zamanki gibi harcadım.

Ertesi sabah yine aynı saatlerde kapımın zilinin çaldığını duydum. Merdivenlerden inip kapıyı açtığımda karşımda komşumun küçük kızını gördüm. Bana yine bir hikaye anlatmak istediğini söylüyordu. Onu bir gün önce olduğu gibi içeri davet ettim.

Kız bu sefer biraz daha endişeli gibiydi. “Bayım sizi rahatsız ediyorum fakat annem ve babam kesinlikle garip davranıyor. Dün gece yine aralarında konuşurlarken onları dinledim. Yine korkunç bir olaydan bahsediyorlardı.”

Meraklanmıştım. Bana duyduklarını anlatmasını istedim. Yine tüylerimi diken diken eden bir öykü dinledim kendisinden. Kızın bu seferki hikayesinde ana kahraman bir çocuktu. Ebeveynlerini ve küçük kardeşini uykularında bıçaklayarak öldürüyordu. Hikaye yine aynı şekilde bitmişti. Çocuğun zihni şeytan tarafından ele geçirilmişti.

Kız hikayesini sonlandırdığında aklımdaki ilk soruyu sordum. “Annen ve baban hakkında ne düşünüyorsun? Sana kötü davranıyorlar mı?”

Kız başını olumsuz anlamda sallayarak cevap verdi. “Hayır, tam aksine. Bana karşı çok iyiler. Ama bu hikayelerden neden bahsediyorlar hiç fikrim yok.” Daha sonra duvardaki saate baktı. “Artık gitmeliyim, annem beni merak eder. Yarın yeniden size uğrayabilirim.”

Küçük kız evi terk ettikten sonra düne göre çok daha endişelenmiş olduğumu fark ettim. Çocuğun ebeveynleri bir şey gizliyor olabilirlerdi, belki de çok korkunç şeyler. Hikayelerdeki şeytan mevzusu da canımı sıkmıştı.

Üçüncü gün çocuğun gelmesini beklerken buldum kendimi. Evlerinde neler döndüğünü merak eder olmuştum. Derken evin kapısı çaldı. Hızla kapıyı açtım. Küçük kız karşımda durmuş, “Girebilir miyim? diye sormuştu. Onu hemen içeri davet ettim ve o gelmeden önce hazırladığım portakal suyunu da kendisine verdim. Kız her zaman oturduğu koltuğa yerleşti. Ben de heyecanla karşısına kuruldum ve sözü aldım. “Bugün bana ne anlatacaksın?”

Kız endişeliydi. “Dün yine aralarında konuşuyorlardı. Daha önce size anlattığım hikayelerin gerçek olduğu hakkında sohbet ediyorlardı. Ve bir de…” Aniden duraksamıştı. Korkmuş gibiydi. Bana ürkek gözlerle baktı. Ardından devam etti. “Şeytan… şeytan dediklerini duydum. Onun bir insanın ruhunu ve zihnini ele geçirmesine nasıl mani olabileceklerinden bahsediyorlardı.”

Bu sözlerden sonra kaygım iyice artmıştı. Merak içinde sordum. “Peki nasıl yapıldığını söylediler mi? Yani şeytanın birini ele geçirmesini nasıl engellersin?”

Küçük kız bu sorumun ardından öne doğru eğildi ve kendisine yaklaşmamı istedi. Ardından kulağıma fısıldadı. “Onu üçüncü kez evine davet etmeyerek.”

Not: Hikaye yabancı kaynaklardan alınmıştır. Dinlediğiniz metin, değişiklikler yapılarak tarafımdan yeniden hazırlanmıştır.

Şeytani Davet” için bir yanıt

Add yours

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: