Esasen başlık her şeyi söylüyor. Eğer “onlar” kim diye merak edersen işin ilginç olan kısım bu olur. Bu senin ailen ya da oda arkadaşın ya da her neyse o olabilir. Böyle bir şeyi daha önce hiç duymadım bu nedenle ne yapabileceği konusunda hiçbir fikrim yok. Tabi ki uyumak dışında… Onları gerçekten sakin tutan tek şey buymuş gibi görünüyor. Neden bahsettiğimi biraz daha detaylı olarak anlatmama izin verin.
Bu durum geçen 3 gecedir devam ediyor. Ailemin gerçekte bana şaka yaptığını sandığım için ilk gece çok fazla düşünmedim. Eşim tarafından saldırıya uğradığım geçen geceye kadar…
İlk gece karım Kelsey ile ikiz oğullarım Eric ve Erin için oldukça erken bir saatti. Hepimiz saat 9’a kadar soğukta kaldık. Gelecek olan kışa hazırlık için odunları parçalara ayırarak oldukça uzun bir gece geçirdik. O gece uyandığımda evde garip bir sessizlik vardı. Sanki herkes gitmiş ve ben evde tek başıma kalmışım gibi. Telefonumu elime aldım ve saate baktım, 1:09’du. Karımın uyuyup uyumadığını kontrol etmek için kafamı çevirdim ve yatağın boş olduğunu gördüm. Yerimden kalktım ve etrafa bakındım. Açık bıraktığımız, oğlanların odasından gelen hol ışığı hariç evin içi kapkaranlıktı ve yatak odam açık bırakıldığı için loş ışıkta koridor boyu 3 tane gölge görebildim.
“Kelsey?” sersemce seslendim.
Bu 3 gölgenin birden konuşmam ile birlikte korkmuş gibi kıpırdandığını gördüm.
“Kels!”. Biraz daha yüksek sesle seslendim.
Bu sefer omurgamdan aşağı bir ürperti geçti çünkü gölgelerin üçü birden benim yönüme doğru baktı. Bu da neydi böyle? Battaniyeyi üzerimden fırlatırken kendi kendime fısıldadım çünkü araştırma yapmak için doğrulmalıydım. Mide boşluğumda artan tedirginlik hissi ile kapıya doğru dikkatlice yürüdüm. Kapıya vardığımda etrafı gözetledim ve gördüğüm şeyden tüylerim ürperdi. Kelsey ve çocuklar heykel gibi oğlanların odalarının önünde hareketsizce ayakta dikiliyorlardı. Fakat doğrudan bana bakmak için boyunlarını zorladılar. Hepsi yüzünde kocaman ve rahatsız edici bir gülümseme ile bakmayı sürdürdüler.
“Siz ne halt ediyorsunuz?” Benimle dalga geçtiklerini düşündüğüm için pis pis sırıtarak sordum.
Onların şaka yaptığını düşünmek şimdi düşününce pek mantıklı gelmedi. Sonuç olarak, uyanacağımın garantisi olmadan gecenin bir yarısı neden hepsi birden ayaklanmıştı?
Sorduğum soru sonrası hepsinin bedeninde alışılagelmemiş bir kıpırtı olunca şaşkınlık içinde geriye doğru zıpladım. Bu, bir şeylerin yanlış olabileceğini gerçekten düşünmeye başladığım zamandı. Bir korku hissi üzerime çöktü ve terlemeye başladım. Mikrodalga fırının saati aniden bipleyince ödüm öyle bir koptu ki korkuyla bağırdım. Oğlanlar aniden döndü ve odalarına doğru yürüdü. Kelsey de aynı şeyi yaptı. Gülüşü yok oldu ve bir zombi gibi yanımdan yürüyerek yatağımıza döndü. Sanki tüm bu süre zarfında uyuyormuş ve hiçbir şey olmamışçasına horlamaya başladı. Kafam allak bullak halde yattığım yere geri döndüm ve telefondan saati kontrol ettim.
“Bu da ne?…” Zamanı fark ettiğimde kendi kendime söylendim.
Sabaha karşı 1:10. Uyandığımdan beri sadece bir dakika geçmesi imkansızdı. En azından 5 dakikanın geçmiş olması gerekirdi. Yine de, Kelsey’e bu konuyu sabahleyin açmaya karar vererek silkelenip yatağa döndüm.
Gelecek sabah uyandığımda her şey eski haline dönmüştü. Çocukların salonda oynadıklarını duyabiliyordum. Kelsey kahvaltıyı hazırladığı için bacon ve yumurtaların kokusunu alabiliyordum. Ayağa kalktım ve gülümseyerek yürüdüm çünkü geçen akşamki ufak şakalarını hatırladım.
“Günaydın afacanlar…”
Hepsi yüzünde kafalarının karışık olduğuna dair bir ifade ile bana dik dik baktı.
“Ne?” Sonunda eşim konuştu.
“Geçen gece? Hepiniz koridorda dikilip bana gülmüyor muydunuz? İtiraf etmeliyim ki iyiydi, biraz beni ürküttü.” Başımı sallayarak söyledim.
“Ryan bu şekilde şaka bile yapma, biliyorsun ki tüyler ürpertici gülümsemeleri olan insan hikâyeleri beni korkutur.” Kelsey tersledi.
“Baksana sen, gecenin ortasında ödümü patlatan asıl sendin!” Gülümsedim. “Bu arada nasıl oluyor da telefon saatini 1:09’da durdurmayı başardınız? İşte bu iyiydi.”
Tüm aile bana kafadan kontakmışım gibi bakıyordu. Sonra aniden hepsi birden bağırmaya başladı. Bunun eğlenceli olduğu söylenemezdi ve ben hepsini korkutuyordum. Sersemlemiştim. Hala şaka yapıp yapmadıklarını ya da onların bir şekilde uyurgezer olup olmadıklarını anlamamıştım. Gerçi bu durum geçen gece saçmalayan zaman akışını açıklamayacaktı.
“Peki, peki, peki.” Diye bağırdım. “Lanet bir rüya görmüş olmalıyım, hayret bir şey! Beni korkutmayı kesin…”
Döndüm ve şimdiye kadar olduğundan çok daha fazla kafam karışmış olarak odaya girdim. Rüya görmediğimi biliyordum. Küçük şakaları konusunda ciddiler miydi yoksa gerçekten hatırlamıyorlar mıydı? Her iki şekilde de o geceki anlaşmazlığı halletmem gerektiğini anladım. Eğer tekrar bunu yapmaya kalkarlarsa onların küçük tatlı şakasını bozan basit bir kayıt alacaktım.
Planımdan memnun olarak günüme devam ettim. Oğlanlar, Kelsey kasabada iş yaparken odunları parçalamaya ve yığmaya yardım etti. Ne ara gece olduğunu anlayamadan kendimizi yataklarımızda bulduk. Telefonumun hemen başucumda şarj olduğundan emin oldum. Onları suçüstü yakalamaya hazırdım.
Saatler sonra evin içerisindeki geçen geceye benzer ürkütücü sessizlikte bir kez daha tekrar uyandım. Bu sefer bir ton tuğla bana çarpıyormuşçasına korku hissederken heyecanım pompalanmaya başladı. Telefonumu aldım ve ekranı aydınlattım. Sabaha karşı 1.09’du. Kaydı açmayı denedim fakat telefonum donakalmıştı.
“Kahretsin!” Fısıltı ile bağırdım.
Koridoru gözden geçirdim ve bir gece önceki gölgelerin aynısını gördüm. Bu sefer, biraz daha yakındılar. Gözümün ucuyla televizyonun açık olduğunu ancak ekranın donmuş olduğunu gördüğümde dehşete kapıldım. Tüm elektronik aletler donmuş gibiydi ve bu, tüm vücudumun ürpermesine yetmişti.
Yataktan kalktım, kapıya doğru sessiz ve dikkatli bir şekilde yürüdüm. Etrafa göz attım ve bağırmamı önlemek için ağzımı kapatmak zorunda kaldım. Kelsey ve oğlanlar bu sefer bana doğru dönmüş şekilde duruyorlardı, öncekine kıyasla daha büyük gülümsemeleri vardı. 5 adım daha yakınlardı. Gözlerinin kanlı ve tamamen açık olduğunu görebiliyordum.
Elimi ağzımı kapatmak için hareket ettirdiğimde, üçü birden ileri doğru büyük bir adım attı. Doğal olarak ben de bir adım geriye çekildim. İleri doğru başka büyük bir hamle yapar gibi hareket ettiler. Kelsey oğlanlara göre bir adım öne çıktı. Gözleri açık şekilde 3-5 adım uzağımdaydı. Son derece heyecanlıymış gibi baktı. Dönüp yatağa atladığım sırada arkamda yüksek bir gürleme duydum. Arkamda, onların normal şartlarda bana vurabileceğinden daha şiddetli bir darbe hissettim.
“Bu da ne, be! Ah!” Sırtımdaki acı sebebiyle bağırdım.
Başımın üzerine örtüyü çektim. Çocukça olduğunun farkındaydın fakat karıma saldıracak halim yoktu. Sonunda sesler kesildi. Sadece Kelsey’den çıktığını tahmin ettiğim, kulağa rahatsız edici ve oldukça derin gelen ağır nefes alış verişleri işittim. Sonrasında nefes alış verişlerinin hepsi kesildi ve sessizlik odayı doldurdu.
“Uyumadığını biliyorum…” O kadar hızlı fısıldadı ki ne dediğini zar zor anladım.
Hemen sonrasında mikrodalganın bip sesi evi doldurdu ve televizyon eski haline döndü. Oğlanlar odalarına geri çekilirken odadan ayrılmakta olan belli belirsiz ayak sesleri işittim. Kelsey yatak örtüsünün altından çıktı ve yanıma yatıp kıvrıldı. Hemen telefonumu aldım ve saati kontrol ettim. Sabaha karşı 1:10’du. Hiçbir şeye anlam veremiyordum.
Uyumaya devam etmek için elimden geleni yaptım fakat söylemek boşuna, çok fazla uyuyamadım. Ne haltlar döndüğünü anlamaya çalışıyordum. Bir sonraki adımı tahmin etmeye çabaladım. Gelecek sefer için yapabileceğim tek şeyin, uyuyor gibi yapmak olduğunu düşündüm çünkü hareket etmezsem beni fark etmeyebilirlerdi. Eğer onlar tamamen uyuyor olduğumu düşünürlerse belki de koridorda sadece korkunç şekilde dikilirlerdi. Sanırım denemeye değerdi…
Yarın en son gelişmeleri bildireceğim ve size geçen gecenin benim için nasıl geçtiğini aktaracağım. Hala oldukça ürkütücü. Aslında saldırıya maruz kalmamam bir başlangıç, değil mi? Bu gece için başka bir planım daha var fakat bunu size yarın söylerim. Bana şans dileyin ve eğer burada olan şey ile alakalı herhangi bir fikriniz olursa lütfen yardım etmekten çekinmeyin…
Not: Hikaye yabancı kaynaklardan alınmıştır. Çeviri, takipçilerimden Nilay Bayraktar’a aittir.
YouTube kanalıma aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
Cem’den Dinle YouTube
Bir Cevap Yazın