Bir yıl kadar önce bir iş seyahatindeydim ve Denver’dan Los Angeles’a gidiyordum. Uzun bir yolculuktu, araba kullanmak beni yormuştu. Bu sebeple yakınlardaki Holiday Inn otelinde durdum. Lobideki masaya yürüyüp zili çaldım. Saniyeler sonra arka odadan bir adam çıktı. “Merhaba efendim, adım John Shelby. Size nasıl yardımcı olabilirim?”
“Geceyi burada geçirmek istiyorum. Uygun bir odanız var mı?” dedim.
Adam boş oda olup olmadığına bakmak için bilgisayarını kurcaladı. Şansıma bir tane kalmıştı. Bana anahtarı uzatıp iyi geceler diledi. Kendisine teşekkür edip yiyecek otomatının yerini sordum. Bana parmağıyla ileriyi işaret etti. Bir paket cips almak için otomatın yanına geldiğimde koridorun sonunda bir havuz olduğunu fark ettim. Birçok otelin havuzu vardır, garip olan şey bu değildi. Kafamı karıştıran asıl şey havuzdaki suyun koyu kızıl renkte olmasıydı, kan kızılıydı. Cips paketini aldım ve lobiye döndüm. John masanın önünde duruyordu.
“Arkadaki havuz neyin nesi?” diye sordum.
“Ne demek istiyorsunuz?” John şaşırmış bir surat ifadesiyle soruma soruyla karşılık verdi.
“Su kızıl renkte, neden böyle?” dedim.
Adam gözlüklerini çıkarıp derin bir nefes aldı. “Şey, bu biraz ürkütücü bir hikaye. Yıllar önce bir kadın havuzda canice öldürülmüş olarak bulundu ve su tamamen kanıyla kaplandı.”
“Yani kanın hala havuzda olduğunu mu söylüyorsun?” diye sordum şok olmuş bir ifadeyle.
Adam durumu açıklamaya çalıştı. “Hayır, hayır. Tabii ki değil. Kan havuzdan temizlendi ve havuz kapatıldı. Fakat birçok konuğumuz hala havuzda kızıl bir su gördüğünü söyler.” Gözlüğünü yeniden taktı. “Ben suyu hiç öyle görmedim, fakat bu otel bazı kişilerin zihniyle oynamayı seviyor sanırım.”
Aniden “Yani burası lanetli bir yer öyle mi?” dedim. John kafasını bunu onaylar anlamda salladı. Korkmamıştım belki ama daha önce böyle bir şey yaşamadığım için şok olmuştum.
Odama gidip sıcak suyla güzel bir duşa aldım ve yatağıma uzandım. Fakat bir sebepten ötürü uyuyamıyordum. Cevaplanması gereken sorular vardı. Bir anda yatağı terk edip üzerime bir tişört geçirdim, ardından koridora çıktım. Ana salonu geçip doğrudan havuza yöneldim. Ortalık sessizdi, anlaşılan kimse uyku sorunu çekmiyordu. İç çamaşırımla dolaştığımı fark ettiğimde kendi kendime güldüm. O saatte dışarıda kimse olmaması büyük bir şanstı yoksa utancımdan ölürdüm.
Sonra bir odadan diğerine geçen bir kadın gördüğümü düşündüm. O an bunu fazla umursamadım. Onun otelde konaklayan insanlardan biri olduğunu fark ettim daha sonra. İlerlemeye devam ettim.
Havuzun olduğu kata geldiğimde kan kırmızısı suyu çok uzaktan bile görebiliyordum. Lobideki masayı geçtim, kimse yoktu. Yiyecek otomatını da geride bıraktım. Havuza açılan kapının önüne geldiğimdeyse durdum. Onu açmaya çalıştım fakat kilitliydi. Kilitli olmasaydı bile içeri girmeyi pek düşünmüyordum. Kapının kan dolu havuzu net görebilmemi sağlayan büyük penceresinden baktım. Havuz uzun süredir kapalıymış gibi gözüküyordu. Arkama, koridorun sonundaki asansöre baktım. The Shining filmi geldi aklıma. Asansörden akan kanların bir sel gibi koridoru bastığı sahneyi hatırladım. O an buna benzer bir şey olacağı fikrine kapıldım. Ama olmadı.
Onun yerine havuzun kenarında durmuş, atlamaya hazırlanan bir kadın gördüm. Tamamen çıplaktı, üzerinde hiçbir şey yoktu. Aninden kafasını çevirip bana bakınca korkuyla geriye sıçradım. Paniklemiştim. Doğruca odama doğru koşmaya başladım. İçim dehşetle dolmuştu. Asansöre binmedim, onun yerine hızlıca merdivenlerden çıktım. Odama dalıp kendimi yatağa attım. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Korkmaktan yorgun düşünce uyuyakaldım.
Saatler sonra çalan alarm uyandırdı beni. Önceki gece yaşadıklarımın etkisini biraz azaltmak ve rahatlamak için duş aldım. Üzerime bir şeyler giyip kahvaltı etmek için aşağıya indim. Kahvaltının ardından otelden ayrılıp yola çıkmak için hazırdım. Gitmeden önce son bir kez havuza bakmaya karar verdim. Yavaşça lobideki masanın ve yiyecek otomatının yanından geçerek havuza vardım. Kapının penceresinden bakarken dün yaşadıklarım sebebiyle hala korkuyor olduğumu fark ettim. Şimdiyse bir şok daha yaşıyordum. Havuz bomboştu. Ne kızıl su, ne de kadın oradaydı.
Hızla lobiye döndüm ve otel görevlisi olan bir kadın görünce ona sordum. “Merhaba, John Shelby buralarda mı?”
Kadın şaşırmış bir ifade takındı. “Affedersiniz, anlayamadım.”
“John Shelby” diye tekrarladım. “Dün gece burada görevliydi.”
Kadının tavrı söylediklerim sebebiyle garipleşmişti. “Efendim, John Shelby dediğiniz kişi 1982 yılında öldü. Bir kadını öldürdükten sonra intihar etti.” Parmağıyla koridorun sonunu gösteriyordu. “Tam orada. Havuzda.”
Duyduklarım karşısında hiçbir şey söylemedim. Kadın “Efendim, bu bir şaka mı?” diye sordu.
“Evet, bir şaka olmalı.” dedim kendi kendime. Kafam karmakarışıktı. Anahtarları verip hızla otelden çıktım. Arabama atlayarak yollara geri döndüm. Gaza bastım, yaşadığım dehşetten kaçarmışçasına. Ve o gece otelde yaşadıklarımı hiçbir zaman unutmadım.
Not: Hikaye yabancı kaynaklardan alınmıştır. Çeviri tarafıma aittir.
Bir Cevap Yazın