Otellerde hiçbir zaman adam gibi uyuyamam. Aslında genelde uyumakta zorlanırım fakat otellerde daha beterim.
Üzerinde yattığım yatakta daha önce yatan kişinin tamamen yabancı biri olduğu düşüncesi beynimi kemirirdi hep. Ama bu konunun sadece bir kısmı.
Aslında varmak istediğim nokta otellerdeki bu uyku eksikliğinin hayatımı değiştirmiş olması. Hem de Noel’de. Son Noel’i berbat bir otelde ve sevdiklerimin bir bölümünden uzakta geçirdim. Gerçekten boktan bir anıydı.
Beni yanlış anlamayın. Noel arifesinde otelin açık büfesinden yediğim kızarmış patates ve tatlıyı sevmemiş değildim. Ama işte… Neyse.
Sezonun ilk karı yağmış ve ailemle birlikte Virginia’ya gideceğim uçak iptal olmuştu. Böylece büyükannem, büyükbabam ve kuzenlerimle geçireceğim Noel planı da suya düşmüştü. Bu beklenmedik gelişme sebebiyle mecburen bir otelin yolunu tutmuştuk. Noel arifesiydi ve ben buram buram çamaşır suyu kokan bir odada uyumaya çalışıyordum. Zihnimse odada bu kadar çamaşır suyu kullanılmasına sebep olan şeyin ne olduğu konusunda fikir yürütüp durdu.
Oda oldukça sıradandı. Bir banyo ve iki yatak vardı. Birinde babamla ben, diğerinde ise kız kardeşim ve annem yatıyordu. Ayrıca üzerindeki toz silinmeden kullanılamayacak bir mikrodalga fırın göze çarpıyordu. Nasıl olduysa bu kokan odadan kurtulmak için rüyasız bir uykuya dalmıştım. Sonra aniden uyandım. Saatin oldukça erken olduğunu söyleyebilirim. Babam yanımda horluyordu ki genelde saat dört olmadan uyanırdı.
O an uyku sersemliğini bırakan aklım yerine geldi. Artık Noel olmuştu ve kötü talihimin favori tatilimi mahvetmesine izin vermek üzereydim.
Saate bakmak için odanın diğer ucuna doğru kafamı çevirdiğimde onu fark ettim. Yaklaşık 1,90 cm boyundaki bir adam silueti yatağın ucunda dikilmiş uyuyan anneme bakıyordu. Hala yarı uyur vaziyette olduğumdan onun Noel Baba olabileceği saçmalığı bile bir an aklımdan geçti.
Düşüncemin ne kadar aptalca olduğunu fark etmem uzun sürmedi. Korku beynimi doldurdu. Çığlığımı yuttum ve sessiz kaldım. Uyanık olduğumu görmemeliydi, o sebeple başımı sanki uyuyormuşum gibi hareketsizce yastıkta tuttum. Zihnim karmakarışıktı. Odada bir yabancı vardı ve ben hiçbir şey yapamıyordum. On altı yaşında cılız bir gençtim, adamsa öküz gibi güçlü görünüyordu.
Babamı zamanında uyandırabilir miyim diye düşündüm fakat bu işe yaramazdı. Kaya gibi uyuyordu ve bir kova dolusu su bile onu hızla uyandıramazdı. Gözyaşlarımı zor tutuyordum. Daha önce hiç böyle çaresiz hissetmemiştim.
İkinci kez çığlığımı yutup yok ettim. Adam şimdi yanımda dikiliyordu. İtici nefesini yüzümde hissediyordum. Sanki bir haftadır çürümüş et yeyip dişlerini fırçalamamış gibi iğrenç kokuyordu. Eğer şu zamana kadar uyanık olduğumu anlamadıysa korkudan çarpılmış yüzümü gördüğü an anlardı.
Nefes sesi aniden durdu ama ben kendimi rahatlamış hissetmiyordum. Sonra odanın kapısının açılıp kapandığını duydum. O ana kadar birikmiş enerjimle yataktan fırladım. Görünürde bir şey yoktu ve ailem hala uyuyordu. Bu bir rüya değildi, her şeyi hayal etmiş olamazdım. Kendimi hiç olmadığım kadar uyanık hissederken aklıma adamın peşinden gitmek gibi ürkütücü bir fikir geldi. Ben bu düşünceyi zihnimden uzaklaştıramadan kapıyı açarken buldum kendimi.
Oda numarasını hatırlamak için kapının arkasına göz attığımda siyah bir sprey boya ile “X” işareti çizildiğini gördüm. Önceki tecrübelerim olmasa muhtemelen bunu aptal çocukların yaptığını düşünürdüm. Ama durum farklıydı ve bunun ne için yapıldığını anlamama yetmiyordu.
Kalbim hızla çarptı. İşte oradaydı, salonun sonundaki köşeden dönüyordu. Onu otoparka doğru takip ettim. “Bunu neden yapıyorum?” diye sordum kendime. Şimdi görünürde yoktu. Bir saniye önce lobide yürürken bir saniye sonra yok olmuştu. İnce pijamalar içinde dışarıdayken havanın ne kadar soğuduğunu fark ettim. Yeniden lobiye döndüm. Kimse yoktu. Garip bir durumdu. Bir gece görevlisinin burada olması gerekiyordu.
Adrenalin vücudumu terk etti. Hareketlerimin ne kadar ani ve aptalca olduğunu fark ettim. Adam beni öldürebilirdi. Hemen merdivenlerden geri döndüm. Katımıza geldiğimde bir şeylerin yanlış gittiğini anladım. Odamızın kapısı tamamen açıktı. Burayı ben böyle bırakmamıştım, değil mi?
İçeri girip küçük bir araştırma yapınca odanın güvenli olduğuna karar verdim. Ailem hala uyuyordu. Kapıyı kilitleyip yatağıma döndüm. Gecenin geri kalanında uyuyamadım. Babamın ve annemin uyanıp kalkmalarını dinledim fakat ben uyuyormuş gibi yapmaya devam ettim.
Birkaç saat geçti ve ailem kız kardeşimle beni uyandırdı. Arabaya atlayıp havaalanına doğru yola koyulduk. Ipodumu almak için çantamı karıştırırken daha önce orada olmayan bir şey buldum. Bu üzerinde beş kelimenin olduğu bir nottu.
“Uyanık olduğunu biliyordum. Mutlu Noeller.”
Oteldeki kötü tecrübemin üzerinde iki ay geçmesine rağmen hala hayatımdan endişe ediyorum. Ve durum her geçen gün kötüleşiyor. O günkü kâbusum çantama bırakılan mesajla bitmemişti. Ona benzer notlar hala geliyor.
Not: Hikaye yabancı kaynaklardan alınmıştır. Çeviri tarafıma aittir.
Bir Cevap Yazın