Aynadaki Kız

Çocukken zamanımın çoğunu tek başıma geçirirdim. Ailemle beraber şehrin biraz dışında yaşıyorduk ve erkek kardeşimi saymazsak maalesef etrafta arkadaşlık edebileceğim hiç kimse yoktu. Kardeşim de o zamanlar bebekti zaten. Onunla oynamam imkansızdı. O nedenle kendimi hep yalnız hissederdim.

Oturduğumuz eskimiş evin birçok küçük odası vardı. Koridordaysa babamın aletlerini depoladığı kayar kapaklı geniş bir dolap dururdu. Oraya girip aletlerle oynamaktan büyük keyif alırdım. Bu her zaman eğlenceli bir aktivite olmuştu benim için.

Bir gün yine dolapta oynarken kuytu bir köşede eski bir aynanın durduğunu fark ettim. Ovaldi ve etrafında bronz renkli bir çerçeve vardı. Çerçevedeki süslü işlemeler aynayı şaşalı Orta Çağ şatolarından fırlamış gibi gösteriyordu. Her yeri tozla kaplı olsa da camı tertemizdi, ona baktığımda kendimi kusursuz bir biçimde görebiliyordum. Biraz daha göz gezdirdikten sonra aynayı yerine koydum ve oynamaya devam ettim.

Dolapta oyun oynadığım günlerin birinde gözüm aynaya kaydı ve aniden sıçradım. Yaşadığım şokun etkisiyle neredeyse küçük dilimi yutacaktım. Kendimi toparladım ve yaklaşıp yeniden aynaya baktım. Biraz önce gördüğüm şey gerçekti, yanılmamıştım. Aynadaki yansımada tam arkamda küçük bir kız duruyordu. Onu görür görmez içimi tekrar huzursuz bir korku kapladı. Aniden arkamı döndüm. Ama beklediğim şeyle karşılaşmamıştım. Arkamda kimsecikler yoktu. Tekrar aynaya baktığımdaysa kafam iyice karıştı. Küçük kız hala oradaydı. Uzun siyah saçları ve soluk beyaz teniyle orada dikiliyordu. O an şahit olduklarımı algılamakta zorlandım.

İlginçtir, içimde hissettiğim korku zamanla azalmaya başladı. Ve sonunda küçük kızın sadece aynada gözükmesinin garipliği dışında beni rahatsız eden bir şey kalmamıştı aklımda. Bunun nasıl gerçekleştiğini beynimde çözümlemeye çalışırken aynadan gelen bir ses tüm düşüncelerimi yerle bir etti.

“Merhaba.” demişti kız.

Aynadaki kızın ses çıkarmasına çok şaşırmış hatta bundan biraz da ürkmüştüm. Ama duruma alışmam çok uzun sürmedi. Birbirimizle konuşmaya başlamıştık. Aynadaki kız adının Inna olduğunu söyledi. Artık onu öyle çağırıyordum.

O günden sonra sürekli konuşmaya başladık. Annemle babam neden dolapta bu kadar vakit geçirdiğimi merak ediyorlardı ancak aynayı benden almadılar. O zaman Inna’nın yetişkinlere gözükmediğini anlamıştım.

Bir gün Inna ile konuşurken ona çok yalnız olduğumu ve oyun oynayacak kimsemin olmadığını söyledim. O ise beni oldukça şaşırtan bir öneri yaptı. Bana onun yanına gelip kendisiyle oynayabileceğimi söyledi. Dediğim gibi şaşırmıştım. Aynada konuşan bir kızın yanına gitmek? Bu imkansız bir şeydi. Ona bunun nasıl olacağını sordum.

Soruyu duyan Inna’nı yüzü aniden asıldı. Ardından sesini alçaltarak “Bilmiyorum, ama soracağım.” diye fısıldadı.

O an Inna’nın bunu kime soracağını merak ettim ama tek duyduğum şey sessizlikti. Kız o gün bir daha geri gelmedi.

Ertesi gün Inna ile aynada buluştuğumda kızın oldukça heyecanlı ve mutlu olduğunu gördüm. Bana o tarafa nasıl gelebileceğimi öğrendiğini söylüyordu. Benimle oynayabilmek için can atıyordu.

Bir kez daha şaşırmıştım. İçimi bir heyecan kapladı. O sırada aklıma annemle babam geldi. Bir yere gitmeden önce mutlaka kendilerine haber vermem gerektiği konusunda beni uyarmışlardı. Inna’ya gelmeden önce ailemden izin almam gerektiğini söyledim.

Kız aynı bir gün önce olduğu gibi yüzünü astı. Mutsuz ve endişeli görünüyordu. Bana bunu birilerine anlatırsam bir daha görüşmemize izin verilmeyeceğinden bahsetti. Bense sessiz kaldım. Aileme itaatsizlik yapmak istemiyordum.

“Yarın gelip benimle oynayacaksın değil mi? diye sordu aniden Inna. Biraz duraksadıktan sonra evet yanıtını verdim.

Inna parmağını uzatıp aynanın yüzeyine dokundu. “Söz mü?”

Ben de uzanıp aynanın yüzeyine, Inna’nın parmağının tam üzerine dokundum ve “söz” dedim. Dokunduğum yerde bir sıcaklık hissetmiştim. Daha sonra o günkü buluşmamızı sonlandırdık.

Aileme Inna’dan bahsetmedim ama o gece de hiç uyuyamadım. Kafamda sorular dönüp duruyordu. Aynaya nasıl girecektim? Orası nasıl bir yerdi? Neden Inna bu tarafa gelemiyordu? Oraya geçersem sonra nasıl geri gelecektim? Bunları düşündükçe daha çok endişelendim ve Inna’dan artık korkuyor olduğumu fark ettim.

Ertesi gün Inna’yı görmeye gitmedim. Sonraki günler de öyle. Bir hafta boyunca dolabın yanından geçmedim. Aslında bir daha dolaba hiç girmedim.

Aradan haftalar geçti. Haftaları aylar ve yıllar takip etti. Artık büyümüştüm, üniversiteye gitmek için evden ayrıldım. Daha sonra mezun oldum ve şehre yakın bir yerde işe girdim. Ailemin evine çok az uğruyordum. Sonunda bir kızla tanıştım ve evlendim. Inna’ya dair her şeyi unutmuştum.

Evlendikten birkaç sene sonra eşim doğum yaptı. Artık bir kız babasıydım. Bu harika bir duyguydu. Muhteşem bir aile kurmuştum.

Eşim kızımla birlikte birkaç günlüğüne kendi ailesini ziyarete gitti. Bense evde yalnız kalmıştım. Bazı akşamlar aileme akşam yemeğine gidiyordum. Çocukluğumu geçirdiğim aynı evde yaşıyorlardı hala. Eşimin olmadığı bir gece ailemin evinde kalmaya karar verdim. Uyumak için kendi odamı kullanıyordum. Gecenin bir saatinde tuvalete gitmek için uyandım. Lavaboda ellerimi yıkarken gözüm aynaya takıldı. Yansımadan çocukken içine girip oynadığım dolabı görebiliyordum. Kapağı açıktı. Buna şaşırmıştım çünkü koridordan geçerken kapak kapalıydı. Ya da ben öyle hatırlıyordum.

Arkamı dönüp koridora baktım ve anlık bir şok geçirdim. Kapak kapalıydı. Aynaya baktığımdaysa kapağı açık olarak görüyordum. Ani bir ürperti vücuduma doldu ve ellerim titremeye başladı. O an Inna’yı hatırladım. Korku tüm bedenimi ele geçirmişti ancak gözlerimi aynadan ayıramıyordum. Dolabın kapağı yansımada hareket edip duruyordu. Ardından beyaz bir sis koridora doğru yayılmaya başladı. Kısa bir süre sonra sis tanıdık bir simanın şeklini aldı. Inna gülümseyen yüzüyle aynadaki yansımadan bana bakıyordu.

Sonrasında tek hatırladığım şeyse koridorda ayılmış olmamdı. Sabah olmuş, ailem henüz uyanmamıştı. Bir şekilde burada sızmış olmalıydım. Ve tabii ki berbat bir kabus görmüştüm.

Ailemin evinde kendimi rahat hissetmiyordum. Kahvaltıdan sonra onlara veda ederek aceleyle eve doğru yola çıktım.

Eşimle oturduğumuz apartmanın kapalı garajı vardı. Eve vardığımda aracımı buraya park ettim. Araçtan inecekken gözüm dikiz aynasına kaydı ve ufak bir çığlık attım. Aynada Inna’nın yüzü vardı.

Aceleyle geriye döndüm. Arka koltukta kimse yoktu ama aynada Inna’yı görebiliyordum. Omuzlarımın üzerinden bana bakıyordu ve gözlerimiz buluştu. Hiç değişmemişti, eskiden nasılsa aynı görünüyordu. Kız ince bir sesle “merhaba” dedi. Yıllar sonra duyduğum ses beni ürkütmüştü. Daha sonra bana söz verdiğim gün neden onunla oynamaya gelmediğimi sordu. Verecek cevabım yoktu. Kalakalmıştım.

“Haydi gel, sonsuza dek beraber oynayalım” dedi kız içimi ürperten bir ses tonuyla. Inna’nın peşimde olduğunu bilmek ne kadar korkutucu olsa da buna bir son vermem gerektiğini biliyordum. Cesaretimi topladım. “Inna üzgünüm. Senin yanına gelemem. Bu yanlış. Artık bir eşim ve küçük bir kızım var. Senin oyun oynayabileceğin biri değilim. Lütfen artık beni rahat bırak.”

Ellerim titriyordu. Son kez aynadan Inna’ya baktım. Kız çok üzgün gözüküyordu. “ Anlıyorum. Artık bir yetişkinsin ve benimle oynayacak vaktin yok.”

Kızın o mahzun hali içimi acıtsa da yapacak bir şey yoktu. Ondan son bir özür dileyerek elimle aracın kapı koluna ulaştım. Tam dışarı çıkacaktım ki Inna’nın hüzünlü sesi kulaklarımda yankılandı. “Artık benimle oynayamayacaksan seni terk etmeliyim. Gitmene izin vermeli ve sana benzeyen birini bulmalıyım.” demişti kız. Ardından aynadaki görüntü kayboldu.

Kendimi çok garip hissetmiştim. Çocukluğumdan kalma bir anı kabusa dönüşmeden yakamı bırakmış ama içimde bir burukluk kalmıştı. Sözümü tutmayarak küçük bir kızı kırmış ve onu yalnızlığa itmiştim. Bu düşünceler eşliğinde garajı terk edip evime gittim.

Ertesi gün eşimden endişeli bir telefon aldım. Hıçkırarak ağlıyordu. Söylediğine göre kızımız parkta oyun oynarken kaybolmuştu. Kalbim yerinden sökülmüş gibi hissediyordum. Hemen polislere haber verdik. Geniş çaplı bir arama başlatıldı. Ancak durum ümitsizdi. Yapılan tüm araştırmalar sonuçsuz kalmıştı.

Aradan aylar geçti ancak kızımdan hiç haber alınamadı. İşin en acı tarafı ise onun nerede olduğunu biliyor ama hiçbir şey yapamıyor olmamdı. Inna sözünü tutmuş, bana benzeyen birini bulmuştu.

Not: Hikaye yabancı kaynaklardan alınmıştır. Okuduğunuz metin, orijinal öyküde değişiklikler yapılarak tarafımdan yeniden hazırlanmıştır.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: