Yılın Son Hediyesi

Karların tüm şehri esir aldığı bir ortamda yeni yıla girmek bir başkadır. Yılbaşını evde fiyakalı bir partiyle geçirmekse her zaman daha eğlenceli gelmiştir insanlara, özellikle de gençlere.

Okulun popüler çocuklarından Jason’ın evi de işte böyle kalabalık bir yılbaşı partisine ev sahipliği yapıyordu. Evin hem dışı hem de içi şaşalı bir biçimde süslenmişti. Sokak partiye katılan gençlerin park ettiği araçlarla dolup taşmıştı. İçkiler bardaklara sığmazken müzik tüm gürültüsüyle ortamdaki herkesi çılgına çevirmekteydi. Kızlar en çekici kıyafetlerini giymiş her yerde dans ediyor, erkeklerse onların etrafında sanki avına odaklanmış kartallar gibi dolanıyorlardı. Böyle bir gecenin sonunu tahmin etmek mümkün değildi.

Jason bir köşeye çekilmiş çılgınca eğlenen kalabalığı izliyordu. Kollarını göğsünde birleştirmiş keyifle gülümsüyordu. Gözlerini salona yerleştirilmiş olan devasa boyuttaki yılbaşı ağacına çevirdi. Işıl ışıl parlayan ağacın hemen altında bir yığın renkli hediye paketi görülüyordu. Onun için bu bir gelenekti. Yeni yıla girmeden hemen önce tüm paketler açılır ve herkes hediyeler için birbirine teşekkür ederdi.

Hediye paketleri Jason’ın aklına ağabeyi Matthew’u getirdi. Henüz kendisi partiye teşrif etmemişti. Matthew üniversitenin en tanınan gençlerinden birisiydi. Herkes tarafından sevilirdi, özellikle kızlar arasında oldukça popülerdi. O nedenle “assolistler en son çıkar” mottosunu benimseyerek her yere en son gelirdi.

Jason kolundaki saate baktı. Gece yarısına yani yeni yıla yarım saat kalmıştı. Cebinden telefonunu çıkardı ve ağabeyini aradı. Kısa bir süre sonra aranan numaraya ulaşılamadığını belirten mesaj çalındığı kulağına.

Matthew’un telefonun kapalı olduğunu gören Jason’ın aklına o sabah yaptığı telefon görüşmesi geldi. Markette akşamki parti için alışveriş yaptığı sırada bilinmeyen bir numara tarafından aranmıştı. Bir anlık şaşkınlığın ardından telefonu açmıştı. Karşıdaki ses oldukça kalındı. Bir erkeğe aitti ama kimseninkine benzetememişti. Tuhaf sesin sahibi ürkütücü bir tonda konuşmuştu. “Kardeşin bu akşamki yılbaşı partine gelemeyecek.” Ardından görüşme sonlanmıştı.

Bu garip görüşmeyi yapan Jason o an geçen yılı hatırlamıştı. Yine yılbaşı günü bilinmeyen bir numaradan aranmış ve karşısındaki kişi kendisine yılbaşının kâbus gibi geçeceğini söyleyip telefonu kapatmıştı. Yılbaşı akşamı ise Matthew eve gelmemişti. Tam saat on ikiyi vurduğundaysa simsiyah kıyafetli bir adam elinde keskin bir bıçakla evlerine girmişti. O zaman Jason’ın yanında anne ve babası da vardı. Hepsi çığlıklar atarak dehşet içinde evde kaçışmaya başlamışlardı. Daha sonra bunun ağabeyinin yaptığı bir şaka olduğu anlaşılmıştı. Siyah kıyafetli adam kapüşonunu çıkardığında Matthew’un kahkahalara boğulmuş yüzü ortaya çıkmıştı. Şoku atlatan ve sinirden deliye dönen Jason ve ailesi uzun süre Matthew’u evin içinde kovalamışlardı. Yaşananlar aile için unutulmaz bir anı olarak hafızalara kazındı.

Geçen yılki olayla bağlantı kuran Jason marketteyken Matthew’u aramış ve telefonunun kapalı olduğunu görmüştü. Ağabeyinin yine bir şaka peşinde olduğu o an kesinleşmişti. Yılbaşına yarım saat kala hala kapalı olan telefon da bu durumu perçinlemişti.

Jason düşüncelere dalmışken bir hayli güzel sarışın bir kız dans ederek yanına yaklaştı. Eğilip genç adamın yanağına küçük bir öpücük kondurdu. “Yakışıklı ev sahibimiz neden bize katılmayıp kenarda duruyor bakalım?”

Jason düzgün ve beyaz dişlerini öne çıkartarak güldü. “Matthew’u aradım ama cevap vermedi. Sanırım yetişemeyecek.”

Kız alay edercesine gülümsedi. “Ahh, Matthew. Yine eğlence peşindedir o. Kesin bir yerlerde bir oyun planlıyordur.” Daha sonra Jason’ın ellerinden tuttu. “Haydi ama, bu senin partin. İnsanlar seni istiyor. Bizi senden mahrum bırakma. Gel de biraz dans edelim.”

Kız, Jason’ı kalabalığın ortasına doğru götürdü. Ardından da eline bir içki bardağı tutuşturdu. Jason keyifle içkiden bir yudum alarak gülümsedi. Müziğin dozu iyice artmıştı. Kız tüm vücudunu ustaca kullanarak dans etmeye başladı. Jason da ona eşlik ediyordu. İkili, kalabalığın ortasında kendilerinden geçmişçesine dakikalar boyunca eğlendiler.

Aradan biraz zaman geçtikten sonra Jason kızın kulağına doğru eğildi. Yüksek sesle konuşması gerekiyordu yoksa kelimeleri müziğin içerisinde kaybolup giderdi. “Tuvalete gitmem gerek. Birazdan dönerim.”

Kız müzik ve alkolle kendinden geçmiş gibiydi. Belli belirsiz başını sallayıp dans etmeye devam etti. Jason kalabalığı terk ederken kızın yanında boşalttığı yeri başka biri doldurdu.

Hızlı adımlarla koridorda ilerleyen genç adam dans eden birkaç kişinin yanından geçti. Tuvaletin kapısı ilerideydi. Oraya yürüdüğü sırada başını çevirerek koridor üzerindeki boş bir odaya doğru baktı ve aniden irkilerek geriye sıçradı. Odanın penceresinin dışında, karların üzerinde siyah kıyafetli bir yabancı duruyordu. Kafası cama doğru dönüktü. Sanki içeriyi gözetliyordu.

Jason bir anlık korkuyla gözlerini kapayıp açarak yeniden baktı. Bu defa pencerenin önünde kimseyi göremedi. Hızla odaya doğru atıldı ve pencereye koştu. Aceleyle camı açıp sokağı inceledi. Ortalıkta kimse yoktu. Zaten gecenin bu karanlığında birini seçmek de oldukça zordu.

O sırada pencerenin dış pervazında duran bir şey fark etti. Bu içe doğru katlanmış bir kağıttı. Kağıdı eline alan genç adam içini açtığında bilgisayar klavyesiyle yazılmış bir notla karşılaştı: “Bu yıl kardeşin saat on ikiyi vurduğunda seni yalnız bırakacak.”

Jason bir anlık şaşkınlığın ardından parçaları birleştirmişçesine pencereden geceye baktı. Ağabeyi yine rahat durmuyordu. Kendi kendine söylendi. “Ah Matthew. Yine neyin peşindesin?”

Cebinden telefonunu çıkarıp bir kez daha ağabeyini aradı. Ona ulaşamayacağından emindi. Öyle de oldu. Telefonun kapalı olduğunu belirten mesaj bir kez daha kulaklarında çınladı.

Jason yeniden saatine baktı. Yeni yıla sadece dakikalar kalmıştı. Artık ağabeyinin saçma şakalarıyla uğraşacak vakti yoktu. Geçen yılki gibi bir şey mi planlıyordu? Varsın planlasındı. Gece onsuz devam edecekti. Pencereyi kapayıp misafirlerinin yanına döndü.

Jason çılgına dönmüş kalabalığa baktıktan sonra salonun kenarına konuşlanmış DJ’den müziği kesmesini istedi. Gürültünün durması gençler arasında hoşnutsuz bir uğultuya neden olmuştu. Herkes anlamsızca etrafa bakınmaktaydı.

O sırada Jason’ın sesi evde yankılandı. ” Bir dakikalığına dikkatinizi buraya vermenizi istiyorum arkadaşlar.” Bütün gençler ona doğru dönünce ev sahibi konuşmayı sürdürdü. ” Öncelikle buraya gelip beni onurlandırdığınız için teşekkür ederim. Parti son hız sürecek, hiç şüpheniz olmasın. Ancak şimdi çok keyifli bir olay için ara veriyoruz. Bu arada, sanırım ağabeyim bize katılamayacak.”

Jason’un bu sözünden sonra evdeki gençlerden şaşkınlık ve memnuniyetsizliğin birbirine karıştığı bir uğultu yükseldi. Genç adam sözlerine devam etti. “Geçen yılbaşı yaşadıklarımızı hatırlayanlarınız bilir, kendisi pek şakacıdır. Bizim için yine bir şeyler hazırladığı kesin. Kısacası kendinize dikkat edin.” diyerek sırıttı. Kalabalıktan gülüşme sesleri geldi.

Jason yeniden sözü aldı. “Gece yarısına çok az bir zaman var. Bu durumda hediye açma işlemine onsuz başlayacağız. Herkesi yılbaşı ağacının etrafına bekliyorum.”

Bu sözlerin ardından bütün gençler yılbaşı ağacının çevresinde toplandılar. Üzerinde isimler yazan hediyeler bir bir sahiplerini buluyordu. Paketlerini açanlar alkolün de etkisiyle deli gibi mutlu oluyor, hediyeleri alanlara dengesizce sarılıp komik görüntüler oluşturuyorlardı. Jason yaşananları keyifle takip ediyordu. Bir yandan da ağabeyini düşünüyordu. Matthew neredeydi ve bu sefer ne planlıyordu? Artık eve gelse iyi olacaktı.

Her geçen dakika ağacın altındaki hediyeler biraz daha azaldı. Ta ki son bir tane kalana kadar.

“Hey Jason, sanırım bu senin.” Kalabalığın içindeki birinden gelmişti ses.

Jason merakla yılbaşı ağacına doğru ilerledi. Ağacın dibinde küp şeklinde beyaz bir hediye paketi duruyordu. Genç adam daha da yaklaşarak paketin üzerindeki notu okudu: “Mutlu Yıllar Kardeşim.” Notun altında “Matthew” yazıyordu.

Jason heyecanlanmıştı. Eğilerek paketin kırmızı kurdelesini çözdü. Kaplama kağıdını yırtınca bir kutu ortaya çıktı. Eliyle kutunun üzerindeki kapağa uzandı. Paketin kapağını kaldırdığındaysa dehşetle kendini geriye fırlattı. Bu bir şaka değildi. Dayanılmaz bir acı kor bir alev gibi tüm bedenini yaktı. Gördüğü şey tahammül edilemezdi. Kardeşinin kesilmiş kafası kutunun içinden ona bakıyordu.

Not: Hikaye tamamen tarafımdan yazılmıştır, bana aittir. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: