Yüreğim acı dolu. Canım yanıyor. Yeğenimin ölüm yıl dönümüne sadece iki gün kaldı. Onun nasıl öldüğünü bir ben, bir de yakın zamanda aramızdan ayrılan annesi yani benim kız kardeşim biliyordu. Şimdiyse sadece ben kaldım. Kime anlatacağım bilmiyorum ama birine anlatmalıyım. Artık bu sırrı taşıyacak gücüm kalmadı. Kimse bana inanmayacak biliyorum. Beni de kız kardeşim gibi bir odaya kapatırlar kesin. Onları suçlayamam. Neler yaşandığına ben bile hala inanamıyorum.
Yeğenim Clarice o Noel günü ölmeseydi 10 yaşında olacaktı. Kız Noel Baba’nın gerçek olduğuna inanırdı. Bence bunun için yaşı yeterince büyüktü ama ailesi bu durumu çok tatlı buluyordu. Noel Baba’nın bir uydurma olduğu gerçeğini bir şekilde ondan saklamayı başardılar. Clarice tüm bu Noel safsatasına bayılıyordu. Ama günün birinde bana söylediği bir şey canımı sıkmıştı. O günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı.
Kız kardeşimin evine gittiğimiz bir gün Clarice beni gizlice yanına çağırdı. Odasına gittik. Kapıyı kapattıktan sonra sessiz olmamız gerektiğini söyledi. Ardından evlerinde kötü huylu bir cinin saklandığından bahsetti. Şaşırmıştım. Ama ciddiye almamıştım. Büyük ihtimalle masallarda bahsi geçen cinlere benzeyen bir oyuncağı vardı evde. İlgi çekmek için de bu oyuncaktan yola çıkarak böyle bir hikaye uyduruyordu. Daha sonra konuyu ailesiyle paylaşıp olaydan bahsettim ancak onlar Clarice’in böyle bir oyuncağı olmadığını söylediler. Çocuğun şaka yaptığı konusunda hemfikirlerdi.
Ama Clarice’in cinle alakalı anlattığı hikayeler gün geçtikçe garipleşmeye ve ürkütücü olmaya başlamıştı. Bana cinin bir gece yatağın yanındaki oyuncak evinde oturup camdan gözleriyle onu izlediğini söylemişti. Anlattığına göre o günden sonra işler iyice çığırından çıkmıştı. Cin gece rahatsız edici sesler çıkarıyor, eğer Clarice yataktan çıkmaya kalkarsa ona doğru koşup ayaklarını ve bileklerini ısırarak tırmalıyordu. Dişleri sivri, pençeleri keskindi. Tabii ki Clarice’in söylediklerine inanmamıştım. Ama bana vücudundaki ısırık ve tırmalama izlerini gösterdi. Yaralar derindi ve diş sayısı normalden fazlaydı. İşte o zaman endişelenmeye başlamıştım. Endişem cinle alakalı değildi, yeğenimin kendine zarar verdiğini düşünüyordum. Belki de ruhsal olarak ciddi bir problem yaşıyordu. Ah, tanrım. Bunun doğru olmasını dilerdim. Clarice hakkındaki endişelerimi kız kardeşime anlattım. O da tedirgin olmuş, kızıyla ilgilenmesi için bir psikiyatrist tutmuştu. Bunun yeğenime yardımcı olacağını umuyordum ancak Noel yaklaştıkça kız daha da kötüleşti.
Noel arifesiydi. Kız kardeşimin evinde kalıyordum. Evin her yanı süslenmiş, Noel ağacı ışıl ışıl parlamıştı. Birkaç çift çorap, Noel Baba’nın gelip içlerini hediyelerle doldurması için şöminenin üzerindeki tuğlalara iliştirilmişti. Gece geç saatlerde yatmaya karar verdiğimizde Clarice yanıma gelip korktuğunu söyleyerek onunla kalmamı istedi. Bunun iyi bir fikir olduğunu düşünmüştüm. Teklifi seve seve kabul ettim. Yeğenimin bu ruhsal bunalımdan çıkması için elimden geleni yapmaya hazırdım. Ona neler olduğunu çözebilirdim. Belki de kendi bileklerini uykusunda ısırıyor ve hatırlamıyordu. Bunların hepsinin cevabını o akşam bulabilecektim.
O gece Clarice beni uykumdan uyandırdı ve kendisine bir bardak su getirmemi istedi. Yatağı terk etmek istemiyordu, cinin ona saldıracağından korkuyordu. Zavallı kızı yalnız bırakamazdım. Ona benimle gelmesini söyledim. Gelmek istemiyordu ama orada kalamazdı. Lanet olsun! Onu dinlemeliydim. Yataktan hiç çıkmamalıydı. Dinlemiş olsaydım belki de hala hayatta olacaktı. Yeğenimin ölmesi tamamen benim hatam!
Yataktan kalkıp karanlıkta yavaş yavaş ilerledik. Clarice’in avucumdaki elleri titriyordu. Kız sanki olacakları biliyormuşçasına korkuyordu. Onu daha fazla tedirgin etmeden sessizce kapıya doğru yöneldim. Tokmağa dokunup çevirdim. Kapı hafif bir gıcırtıyla açıldı.
Clarice çığlık atmıştı, ben dehşete düşmüştüm. Karşımda gördüğüm şeye inanamıyordum. Uzun boylu ve garip dişlere sahip iğrenç bir yaratık karanlığın içinde tam önümüzde duruyordu. Clarice’in titremesi benimkiyle karışmıştı. Bir anlık sersemlikten sonra bunu zihnimde hayal ettiğimi düşündüm. Işıkları açmak için elektrik düğmesine bastım. Yaratık yok olmamıştı. Korkunç dişlerini göstererek bize bakmaya devam ediyordu. Ürkütücü cin en az benim kadar gerçekti.
O anda odayı terk edebilirdik ama bunun yerine ben cep telefonumu alarak cinin resmini çekmeye karar verdim. Bunun ne kadar yanlış bir hareket olduğunu acı da olsa anlayacaktım. Resmi çeker çekmez cin hışımla bize doğru koşmaya başladı. O kadar hızlıydı ki nereye gittiğini göremedim bile. Aniden göğsümde sert bir acı hissettim ve kendimi yerde buldum. Cin bana vurmuştu. Clarice’ten uzağa düşmüştüm. Son gördüğüm şey cinin yeğenimin yanında durduğuydu. Kapı yüzüme kapandı. Clarice ve cin odada yalnız kalmışlardı.
Hemen yerimden kalkıp kapıyı açmaya çalıştım ama bu mümkün değildi. Kilitlenmişti. Tek duyduğum şey içerideki kulakları sağır eden bir ciyaklamaydı, cin tüm gücüyle böğürüyordu. Clarice’in çığlıkları onun yanında çok cılız kalmıştı. Daha dikkatli dinleyince bu iğrenç böğürtünün içerisinde iki kelimeyi seçebildim: “Mutlu Noeller!”.
Panikle kapıya vurmaya başlamıştım. Tüm gücümle yumrukluyor, aynı anda içeriye bağırıyordum. “Clarice, Clarice dayan kızım. Ne olursun dayan!” Kapıya ardı arkası kesilmeyen tekmeler savurdum ama hiçbir şey olmadı. Kapı kale gibi sağlamdı.
Hızla salona doğru koşup kapıyı kırabilecek bir nesneye baktım. O sırada polisi aramak aklıma geldi. Bana inanmadılar bile. Çığlıkları nasıl duymuyor olabilirlerdi? Clarice’in ailesi bunca gürültüye rağmen nasıl hala uyanmamıştı? Bunların hiçbirine anlam veremiyordum ama üzerinde düşünecek vaktim yoktu. Yeğenimi kurtarmalıydım.
Gözüme şöminenin dibindeki bir tuğla takıldı. Bununla kapıda bir delik açabilirdim. Tuğlayı yerden alıp hızla yeniden odaya doğru koştum. Tam kapıya fırlatmaya hazırlanmıştım ki çığlıklar ve böğürmeler kesildi. Her şeyin sakinleştiğinden emin olduktan sonra yavaşça kapıya doğru yöneldim. Tokmağı çevirince kapı hareket etti, kilit devre dışı kalmıştı. Kapı yavaşça açıldı ve…
Hayatımda gördüğüm en dehşet verici, en mide bulandırıcı ve en yaralayıcı manzarayı gözlerimin önüne serdi. Duvarlar, oyuncaklar ve tüm mobilyalar Clarice’in kanıyla kırmızıya boyanmıştı. Talihsiz küçük kızın bedeni dikey olarak ortadan ikiye bölünmüştü. İğrenç yaratık yerde yatan yeğenimin üzerine eğilmiş, boynuna geçirdiği bağırsakları yemekle meşguldü.
Kanım donmuştu. Yerde vahşice katledilmiş küçük kız benim masum yeğenimdi. Kendimi durduramamıştım. Korkunç manzara karşısında kapının önüne kusuverdim. Tüm dengem altüst olmuştu. Ağlayarak tüm gücümle haykırdım.
Kız kardeşim bu sefer sesimi duymuş olmalı ki panikle odaya daldı. Dehşet verici manzarayı görünce acı dolu bir çığlık atıp haykırarak ağlamaya başladı. Kadın derin bir şokun ve acının içerisine gömülmüştü.
İkimizde depresyon dolu bir ruh haline girmişken tehlikenin henüz geçmediğini fark edebilmiştim. Cin hala oradaydı ve hepimiz için tehlike arz ediyordu. Bir anlık bir hareketle ileri fırlayıp kapıyı yaratığın üzerine kapadım ve etrafta bulduğum eşyaları kapının önüne yığmaya başladım. Ardından bitik haldeki kız kardeşimi yerinden kaldırıp salona koştum. Yeniden polisi arayarak dilim döndüğünce olayları anlatmaya çalıştım.
Polisler eve geldiğinde bizi ve hiçbir şey duymamış olan kardeşimin kocasını sorgulamaya başladı. Ben hiçbir şey söyleyemedim. Sadece boşluğa bakabiliyordum. Bu hiç gerçek gibi değildi, yaşadıklarım bir rüya olmalıydı. Öyle olmasını diledim. Gözlerimi kapatıp açacak ve Clarice ile beraber Noel gününe uyanacaktım. Ama öyle olmadı.
Polisler oda kapısının önüne yığdığım barikatı kaldırdılar. Önlemlerini alıp yavaşça kapıyı açtılar. İçeriye girdiğimizde yeni bir şok daha yaşadım. Oda bomboştu. Ne kandan, ne cinden ne de Clarice’ten bir iz vardı. Her şey tertemiz ve yerli yerindeydi. Sadece açık kalmış pencereden dışarıda yağan karın sesini duyuyorduk. Ne yaşandıysa sanki bir büyü yapılmış gibi ortadan kaybolmuştu.
Ekipler bir arama başlattılar. Clarice’in kaçtığından şüpheleniyorlardı. Bense herkes gittikten sonra Clarice’in odasında durdum ve tek başıma ağladım.
Clarice öleli bir yıl oldu. Onu kaybettikten sonra kız kardeşim akıl sağlığını yitirmeye başladı. Kızın odasındaki tüm kapı ve pencereleri tahtalarla kapattı. Geceleri de uyumuyordu artık. Bir gün onu karnını kesmek üzereyken bulduk ve acilen bir kliniğe tedavi amaçlı yatırdık.Ama bu çözüm olmadı. Kız kardeşim klinikteki odasında çarşaflarla kendini asarak intihar etti. Tanrım! Bu katlanılmaz bir acı! Artık kız kardeşim de yok ve olayları bilen bir tek ben kaldım. Herkes Clarice’in kaçtığını düşünüyor ama lanet olsun ki gerçek öyle değil! Artık o eve yaklaşamıyorum. Yaşananları unutmam gerek ama onu da yapamıyorum. Bazen geceleri cinin sesini duyuyorum.Kendimi hiç güvende hissetmiyorum. Yaşananları bilen tek kişi olarak sanırım sırada ben varım, şimdi beni öldürmek için gelecek. Çünkü bugün Noel.
Not: Hikaye yabancı kaynaklardan alınmıştır. Dinlediğiniz metin, değişiklikler yapılarak tarafımdan yeniden hazırlanmıştır.
Bir Cevap Yazın