Bella için dans neredeyse her şeydi. Ruhunu doyuran, onu farklı diyarlara götüren masalsı bir anlar bütünüydü. Eşi Mike’ın dansla hiç alakası olmasa da Bella’yı her zaman desteklerdi. Henüz bir buçuk sene önce evlenmişlerdi. İlk zamanlar beraber yaşama konusunda birazcık zorlansalar da şimdi her şey daha iyiydi. Mike, Bella’nın evin içinde ansızın başlayan dans seanslarına da alışmaya başlamıştı.
Dans provasının olduğu günlerden birinde Bella sabah antrenmanının hemen ardından kahvesini yudumluyordu. Kendini harika hissediyordu, dinçti. Balkona çıkıp temiz bir hava almak daha da iyi gelecekti. Kahvesini sehpaya bırakıp kayar kapıyı açarak kendini balkona attı ve gülümseyerek derin bir nefes aldı. Hava harikaydı. Bella gözlerini kapayıp keyifle gerindi.
O sırada bir kuş sesi duydu. Bu oldukça huzur dolu bir sesti. Apartmanın önündeki ağaçlara göz gezdirdi hemen. Bu güzel tonlamanın sahibini görmek için etrafa bakındı. Ardından da Mike’a seslendi. “Hayatım bak, duyuyor musun? Yine o geçen günkü kuş. Çok güzel ötüyor.”
Mike içeriden bir şeyler homurdandı ancak Bella onu tam duyamadı. O sırada gözüne balkonun tavanında asılı duran nostaljik gaz lambası takıldı. Lambanın gazı bitmişti.
Balkondaki sandalyelerden birini çekip üzerine çıkan Bella “Lambanın gazı bitmiş sanırım.” diye seslenerek gaz lambasını takılı olduğu kancadan çıkardı. Aşağıya ineceği sırada ise ani bir çığlık attı. Elindeki camdan lamba yere düşerek büyük bir gürültüyle parçalandı. Bella’nın gözleri yere kilitlenmişti. Balkonun zemininde bir kuş yatıyordu. Ölmüştü.
Bella’nın çığlığını duyan Mike hemen balkona koştu. Kuşa üzülen Bella olayın şokuyla köşeye sinmişti. Durumu anlayan Mike hemen karısını geri çekti. “Sen içeri geç, ben hallederim.” dedi. Yere uzanıp ölü kuşu bacaklarından tutarak kaldırdı. Bella içeri girerken ona gülerek espri yaptı. “Akşam yemeğimiz belli oldu.”
Bella kocasına dönüp suratını buruşturdu. “Mike, tanrım! İğrençsin!”
Mike şakayı tadında bırakmak adına normale döndü. “Tamam, tamam sakin ol. Onu bahçeye gömeceğim. Seni rahatsız etmeyecek, merak etme.”
Olayın üzerinden saatler geçmiş, akşam olmuştu. Mutfakta ellerini yıkayan Bella, Mike’e çay içip içmeyeceğini sordu. Mike’ın cevabı ise ” Teşekkürler hayatım ama ben bira ile devem edeceğim.” oldu. Kız kendine çay hazırlamak için çaydanlığın içini açtığındaysa gözüne bir şey takıldı: Bembeyaz bir kuş tüyü. Bella tüyü alarak yakından inceledi. Kusursuz gözüküyordu. Pencereler açık olduğundan içeri giren esintiyle buraya gelmiş olmalıydı. Mutfak camına yaklaşan Bella, tüyü avcuna alarak hafifçe dışarıya doğru üfledi. Yumuşak beyaz şeyin pencereden geceye karışmasını izledi.
Hazırladığı çayı içen Bella duş almak için banyoya yöneldi. Soyunup kendini ılık suyun koynuna bıraktı. Ruhunu ve bedenini bu ferah hisle temizledi. İşi bittiğinde duşun kapısını açarak dışarı çıkmıştı ki tiz bir çığlık attı. Ölü bir kuş hemen lavabonun kenarında duruyordu.
Bella’nın çığlıklarının ardı arkası kesilmedi. Kız bir nevi şoka girmişti. O sırada banyo kapısının dışında Mike’ın sesini duydu. Kocası kahkahalarla ona gülüyordu. Bella o zaman bunun iğrenç bir şaka olduğunu anladı. Mike sabahki ölü kuşu gömmemiş, onu korkutmak için saklamıştı. Bu hiç komik değildi. Kızın yüreği ağzına gelmişti.
Havlusunu hızlıca vücuduna saran Bella sinirle banyonun dışına çıktı. Hala gülen Mike’ı görünce iyice deliye döndü. “Sen ne yaptığını sanıyorsun ha? Korkudan ölüyordum! Umarım yeterince eğlenmişsindir. Artık bu aptal şakalarına bir son ver! Bu tarz şeylerden hiç hoşlanmıyorum!”
Mike gülümsemesini sürdürdü. “Alt tarafı bir şaka hayatım, sakin ol. Devamı olmayacak zaten.” Biraz duraksadıktan sonra “Ama yüzünü görmeliydin, çok komikti!” diyerek gülmeye devam etti ve eliyle eşinin kolunu tuttu. Sinirini kontrol edemeyen Bella kolunu sertçe çekip kocasından kurtuldu. Hışımla yatak odasına girdi. Mike ise işin ciddiyetini ancak o zaman anlayabilmişti. Eşinin arkasından öylece bakakaldı.
O gece Bella bir daha Mike ile konuşmadı. Kocası barışmak için çabalasa da o hiçbir şekilde geri adım atmadı. Adama sırtını dönerek uykuya daldı.
Gecenin bir yarısı Bella uykusundan uyandı. Bazı sesler duymuştu. Emin olmak için odayı dinlemeye devam etti. Evet, odada sesler vardı. Çok derinden gelen kuş ötüşlerine benziyordu. Tam o sırada yatağın diğer tarafında bir dolabın açılma sesini duydu. Kafasını çevirip elbise dolabına baktığında mobilyanın kapaklarından birinin açık olduğunu fark etti. Gözlerini kısarak oraya doğru odaklandı ve aniden irkilerek kendini geriye doğru attı. Sanki dolapta bir şey hareket etmişti. İçini derin bir korku kapladı. Birkaç saniye sonra cesaretini toplayarak dolaba doğru ilerledi, derin nefes aldı ve yaklaştı. Ama dolapta hiçbir şey yoktu.
Bella aniden arkasını döndü. Odanın dışında başka bir ses duymuştu. Arka arkaya yaşanan garip şeyler artık onu panikletmişti. Hemen Mike’a doğru eğilerek kocasını sertçe sallamaya başladı. “Mike! Çabuk uyan! Hemen kalkmalısın!”
Mike gözlerini ovuşturarak ağır ağır uyandı. “Ne oluyor Bella? Saat kaç?”.
Bella endişesini kontrol edemiyordu. ” Mike, sanırım evde birileri var! İçeriden sesler geliyor. Çok korkuyorum!”
Eşinin paniğini gören Mike biraz daha hızlı hareket ederek yataktan kalktı. “Tamam, ben içeriyi kontrol edeceğim. Sen burada kal.” Dolabı açan adam eline bir beysbol sopası aldı ve odayı terk etti.
Koridorda ilerleyen Mike etrafı kolaçan etti. Salona geldiğinde balkon kapısının açık olduğunu fark etti. Kapıyı kapatmak için yaklaştığındaysa bir kuş sesi işitti. Dışarıdan geliyordu. Ne olduğunu merak eden Mike balkona adım attı.
Bella yatak odasında yalnız başına bekliyordu. Mike gideli uzun bir süre olmuştu. Meraklanmıştı. İçeriye, kocasına seslendi. Herhangi bir cevap alamadı.
Neler olduğu konusunda endişelenmeye başlayan Bella yatak odasından dışarı çıktı. Kocasına seslene seslene koridorda ilerledi. Salona geldiğinde durakladı, açık balkon kapısı dikkatini çekmişti. Yavaş yavaş o yöne doğru ilerledi. O sırada balkondan bir ses geldi. Sanki bir obje yuvarlanıyordu.
Bella balkona doğru merakla seslendi. “Mike?”. Yine cevap veren olmamıştı. Biraz önce duyduğu ses arttı ve görüş alanına bir nesne girdi. Mike’ın odadan çıkarken yanına aldığı beysbol sopası yerde yuvarlanarak balkon kapısının eşiğine geldi ve orada durdu.
Bella sopayı görünce beyninde şimşekler çaktı. Küplere binmişti. Kocası ona yine aptal bir şaka yapıyordu. “Yeter artık Mike. Yaptıkların kabak tadı verdi. Bunu yemeyeceğim!”
Oldukça sinirlenen kadın sakinleşmek için hızla mutfağa gitti ve musluğu açarak bir bardak su doldurdu. Hışımla fondip yaptığı bardağın dibinden mutfak penceresinin dışını görünce aniden durdu. O an hayatının şokunu yaşıyordu, gözleri dehşetle gördüğü şeye kilitlenmişti. Bardağı yavaşça tezgaha bırakarak pencereden dışarıya daha yakından baktı. Şahit olduğu manzara tüyler ürperticiydi.
Mike kanlar içinde bahçenin zemininde yatıyordu. İki adet karga adamın ayaklarını kemirmekteydi.
Bella’nın yaşadığı acı ve korku tarif edilemezdi. Kalbine derin bir hançer saplanmıştı sanki. Panik ve hüzün bedenini yakıyordu. Aniden arkasında duyduğu ses dikkatini dağıtarak ıstırabını böldü. Kadının gözleri bir anlığına pencerenin camına kaydı ve bir başka dehşet dalgası vücudunu sarmaladı. Camdaki yansıma arkasında hareket eden karanlık bir varlığı gözler önüne sermişti. Bella felç olmuş gibiydi, hareket dahi edemedi. Karşılaşacağı şeyden korktuğu için sırtını dönememişti.
Karanlık varlık Bella’nın tam arkasında durdu. Kirli ve uzamış tırnaklara sahip bir el ona doğru uzandı. Parmaklarının arasında beyaz bir tüy vardı. Kadının gündüz vakti pencereden dışarıya üflediğine benziyordu. Mide bulandırıcı elin sahibi daha da yaklaştı ve beyaz tüyü şoka girmiş Bella’nın kulağının üzerine yerleştirdi. Kuş seslerinin eşliğinde eğilerek kulağına fısıldadı. “İyi geceler Bella.” Ardından da sessizce mutfağı terk edip kayıplara karıştı.
Bella sabaha kadar olduğu yerde öylece bekledi. Ta ki komşuları onu bulana kadar. Kadın o günden sonra bir daha konuşamadı.
Not: Seslendirdiğim metin tarafımdan hazırlanmış olup “The Whistler” adlı kısa korku filminden uyarlanmıştır.
Bir Cevap Yazın