Ruh Cinneti (Üç Genç Ruh)

İçinden çıkılmaz bir durum, karanlık bir yol ve ne olduğunu bilmedikleri bir varlık. Onlara el uzatacak birilerini bulmaları gerekiyordu. Büyü ve ruhlarla ilgilenen kişileri duymuşlardı ancak böyle bir şeyi daha önce denememişlerdi. Ama artık mecburlardı. İşler iyice kötüye gitmeye başlamıştı. Başlarındaki bela onların peşini bırakmayacaktı. Yardım almaları gerekiyordu. Onlara musallat olan her neyse bir an önce kurtulmalılardı.

Eski tarz bir telefon çaldı. Oje ve dövmelerle şekillendirilmiş bir el ahizeyi kaldırdı. “Gecenin bu karanlık saatinde arayan da kim?”

Telefondaki kızın sesi endişeliydi. “Bayan Margery? Siz misiniz?”

Ojeli tırnakların sahibi kadın cevap verdi: “Dünü, bugünü ve yarını gören Margery, evet benim tatlım. Ne istiyorsun?”

Kızın ellerinde kan vardı, tereddüt ederek konuşuyordu. “İsmim Gretta. Bayan, yardımınıza ihtiyacımız var. Kötü şeyler yaşıyoruz ve çıkış yolumuz kapalı. Lütfen bizi dinleyin. Bizi ancak siz iyi edebilirsiniz.” Duraksadı. “Yardım edecek misiniz?

Kadın neşeli bir sesle “Elbette küçüğüm. Yarın bende olun. Yeri biliyorsunuz.” dedi. Ahizeyi yerine koyarak görüşmeyi bitirdi.

Kız yanındaki kardeşine döndü. “Bizi kabul etti, yarın evine gidiyoruz.”

Ertesi gün oldu. Margery evinde yuvarlak bir masanın başında oturuyordu. Yüzünde beyaza boyanmış bir maske vardı. Kendisine yaklaşan 3 kız çocuğu gördü. Biraz önce kapıcı tarafından içeri alınmışlardı. Kızlar, Margery’nin karşısına, masanın etrafındaki diğer koltuklara yerleştiler. Kızlardan ortada oturanı elindeki para dolu zarfları Margery’e uzattı.

Zarfları alan Margery ortadaki kıza “Sen Gretta olmalısın, şu telefonda konuştuğum kız.” dedi. Kız başıyla onayladı. Margery’nin yüzündeki maskeye bakıyordu. “Onu neden takıyorsunuz?”

Margery’nin yüzüne nasıl bir ifade takındığı haliyle belli olmuyordu. “Tehlikeli sularda yüzüyorum canım. İşim ölülerle. Eğer ben onları görmezsem onlar da beni göremezler. Maske takmamın nedeni bu.” Sonra Gretta’nın yanındaki kıza baktı ve elini uzattı. Kız da elini uzatmıştı ki Margery onu bileğinden yakalayıp avucunu çevirdi. Kız canı yandığı için birazcık inledi. Avucu bezle sarılmıştı. Anlaşılan oluşan bir yara kapatılmak istenmişti.

“Senin adın ne?” dedi kıza. Soruya Gretta cevap verdi. “Adı Catalina. Benim kardeşim.”

Margery birazcık sessiz kaldıktan sonra üçüncü kıza döndü. “Peki senin?”

Siyah saçlı üçüncü kız cevap verdi. “Adım Regina.”

Margery herkesin adını öğrendikten sonra geriye yaslandı ve Gretta’ya baktı. “Anlat bakalım, neler oldu, neler gördünüz?”

Regina, Gretta’ya dönüp fısıldadı. “Anlat ona, neler yaşandıysa anlat.”

Gretta ürkek ve endişeliydi. Konuşmaya başladı. “Her şey birkaç hafta önce başladı. Evimizden sesler geliyordu. Bazen gürültüler duyuyorduk, fısıltılar falan. Daha sonra benim takılarım kaybolmaya başladı. İlk başta Catalina alıyor sanıyordum ama öyle değildi. Bunlar belki açıklanamaz şeyler değil ama…” Duraksamıştı. “Dün yaşadığımız şeyi gerçekten açıklayamıyorum.”

Margery, Gretta’nın devam etmesi için bekledi. Gretta sözlerini sürdürdü. “Dün gece kardeşim ve ben evde yalnızdık. Ailem bir süre şehir dışında olacaktı. Ben de fırsattan istifade erkek arkadaşımı eve davet ettim. Üçümüz korku filmi izliyorduk. Catalina biraz korkuyordu. Daha sonra mutfağa gitti. Erkek arkadaşımla iyi vakit geçirdiğimden oralı olmadım.” Ürkmüş vaziyette bir süre bekledi. “Ne yaşandıysa mutfakta yaşandı.”

Gretta yaşananları anlatırken Catalina başına gelenleri tekrar hatırladı zihninde. Mutfağa girmişti. Tam dolaptan bir şey alacakken ışık söndü. Duvardaki düğmeye basarak ışığı açtı ve söylendi. “Ha-ha-ha Gretta. Çok komik!”

Kız işine devam etme fırsatını bulamadan ışıklar yeniden söndü, bu kez fısıltılı bir ses de buna eşlik etmişti: “Bana bak Catalina.”

Catalina sinirlenmişti. “Bak Gretta. Eğer bu aptal şakaya devam edersen bizimkilere Carlos’la evde fingirdeştiğini söylerim!”

Sanki inatlaşırmış gibi mutfağın lambası üçüncü kez söndü. Bu defa Catalina daha ağzını açamadan mutfak masası havalandı ve kızın üzerine uçtu. Catalina mutfak tezgahı ile masa arasına sıkışmıştı. Tam o sırada sesleri duyan Gretta hışımla mutfağa girmişti.

Dün geceye ait hatıralarını zihninde canlandıran Catalina yeniden gerçek dünyaya döndü. O sırada Gretta konuşmaya devam ediyordu. “Masayı fırlatıp attım. Kardeşimin ellerinde kan vardı. Ona bunu kimin yaptığını sordum. Kısa bir şoktan sonra her şeyi anlattı. Ardından da sizi aradık.” Margery’nin görünmeyen yüzüne dönerek “Neden bizi bırakmıyor?” diye sordu.

Margery masaya yaklaştı. “Çünkü kendi içinde huzuru bulamamış. Bazı varlıklar fiziksel dünyayı terk etmeye hazır olmuyor veya bunu reddediyor. O nedenle bu dünyanın hala sahip olduğu şeyi arıyor: Yaşamı…”

Gretta söze girerek “Peki ne yapacağız?” diye sordu.

Margery bu soru üzerine gerindi, kaslarını açtı. “Anlattıklarınız doğruysa bu ruhun duyulmak ve görülmek istediği açıkça belli. O zaman ona istediğini verelim. Yüzleşelim.” Margery sözünü bitirir bitirmez masanın üzerindeki örtüyü hızla kaldırdı. Kızlar gördükleri şey karşısında irkildiler. Masanın yuvarlak yüzeyi aynı zamanda ruh çağırma tahtasıydı. Üzerinde harfler ve sayılarla birlikte bir adet çark bulunuyordu.

Margery sözlerine devam etti. “Şimdi… Bu işten gerçekten kurtulmak istiyorsanız ne dersem yapacaksınız.” Masanın ortasını işaret ederek “Herkes parmaklarını çarka koysun. Ne olursa olsun şu an masada oluşturduğumuz çemberi bozmayacaksınız. Anlaşıldı mı?” dedi.

Parmaklarını yerleştiren kızlar ürkekçe “evet” anlamında başlarını salladılar.

“Şimdi beni tekrar edin. Yaşamayanların boyutuna geçmek için izin istiyorum.” Kızlar sözleri tekrarladı.

Margery devam etti. “Artık yaşamayanların benim yanıma gelmelerine izin veriyorum.” Kızlar yine korkuyla sözleri tekrarladı.

“Ve sen bilinmeyen varlık. Seni bu eve bağlıyorum!” Margery haykırmıştı. O anda kızlar anlık çığlıklar attı. Masadaki çark üzerindeki parmaklarla beraber hızla hareket etmeye başlamıştı.

Margery sesini yükselterek sordu. “Şu an burada kaç ruh var?” Çark aniden beş rakamının üzerinde durdu. Margery “Dört canlı beden ve bir ruh” diye fısıldadı ve yeniden haykırdı. “Adın ne söyle bana, sana emrediyorum bana ismini söyle!”

Çark çılgın gibi hareket etmeye başlamıştı. Kızlar yaşadıkları dehşetten çıkamıyor sadece masada olanlara anlam vermeye çalışıyorlardı.

Çark harflerin üzerinde hızla gidip gelirken odada garip şeyler olmaya başladı. Eşyalar hareket ediyor, raflardaki kitaplar yere düşüyordu. O sırada çark aniden fırlayıp karşı duvara çarptı. Anlamlı bir kelime yazmayı başarmıştı: Perla.

Odadaki hareketler ve sesler kesildi. Margery sessizliği bozdu. “Demek ismin bu, Perla.”

Catalina’nın yaşadıkları kızı şoka sokmuştu. Gretta’ya “Lütfen buradan gidelim” dedi.

“Şşşşş” Margery kızın sözünü kesti. İşaret parmağını kaldırıp kızların arkasını işaret etti. Kızlar korku içinde ağır ağır kafalarını o yöne doğru çevirdiler. Tam o sırada arkalarından bir şey geçti.

Catalina panikle masadan kalkarak Gretta’ya sarıldı. Bunu gören Margery’i deli gibi öfkelendi. “Aptal kız! Çemberi bozdun! Onların içeri girmesine izin verdin!”

O anda tepelerindeki avize şiddetle sallanmaya başladı. Ardından yanlarındaki eski model koltuk hareket etti. Korku dolu bir müzik tüm odayı kapladı. Duvarlar yıkılmaya başladı. Açılan deliklerden içeriye ölüye benzer varlıklar doluştu. Masanın etrafında tuhaf hareketler yapıyorlardı. Her yerde fısıltılar ve konuşmalar vardı. Eşyalar iyice kontrolden çıkmıştı. Odanın tamamına çılgın bir kaos hakim olmuştu.

Margery tüm bu karmaşanın ortasında ayağa kalkıp bağırdı. “En sonunda Perla, seni bu eve bağlıyorum!” Aynı anda maskesini çıkarıp fırlattı ve yüzünü masanın yüzeyine yapıştırdı. Odadaki sesler kesilmişti. Margery hareket etmiyordu. Uzun saçları tüm yüzünü kaplamıştı.

Kızlar bitmeyen dehşet dakikaları sonrasında nihayet tuttukları nefesi bırakabilmişlerdi. Algıları altüst olmuştu. Bu ne manyakça bir deneyimdi!

Gretta hızlı hızlı nefes aldıktan sonra Margery’e seslendi. “Bayan Margery! İyi misiniz? Lütfen cevap verin!” Margery hiç tepki vermedi. Gretta ona doğru yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı…

Margery aniden kafasını kaldırınca çürümüş ve deforme olmuş iğrenç yüzü ortaya çıktı. Kızlar bu manzarayı gördüklerinde dehşet dolu çığlıklar attılar. Hepsi panikle arkalarına bile bakmadan odayı terk ettiler.

Kızlar ortadan yok olunca Margery kafasını kaldırdı ve koca bir kahkaha patlattı. Eğlenmiş gibiydi. Ellerini yüzüne götürüp iğrenç görünümlü materyali yerinden söktü. Makyajlı bir kadın suratı çıktı ortaya. O çürümüş ve deforme olmuş gibi görünen yüz de maskeydi. Kadın kızları kandırmak için iki maskeyi üst üste takmıştı. Biraz önce yaşananların hepsi oyundu. Kızları inandırıp paralarını almak için böyle bir kurgu hazırlamıştı. Ortada ruh çağırma diye bir şey yoktu. Her şey tezgâhtı ve düzeneklerden ibaretti.

Margery keyifli bir şekilde odaya seslendi. “Haydi aptallar, kızlar gitti. Ortaya çıkabilirsiniz artık.” Biraz önce odaya doluşan ölüler yeniden ortaya çıktı. Hepsi yüzlerindeki maskeleri çıkardılar, makyajları sildiler. Zevkle gülümsüyorlardı. Her şey Margery’nin planladığı gibi gitmişti.

Ertesi gün Margery’nin eski model telefonu yeniden çaldı. Kadın ahizeyi kaldırarak her zamanki sorusunu sordu. “Gecenin bu karanlık saatinde arayan da kim?”

Ahizenin diğer ucundaki Gretta’ydı. “Bayan Margery. Dün öyle kaçtığımız için özür dileriz. Size ne kadar teşekkür etsek az. Ne yaptıysanız işe yaradı. Artık hiç ses yok. Bizi rahat bıraktı.”

Margery’nin keyfi yerine gelmişti. Kızlardan daha çok para kazanmak istiyordu. “Ah tatlım, aslında işim tam bitmedi. Size temizleme ve koruma büyüsü de yapmam gerekiyor, tabii küçük bir ücret karşılığında. Sizi temelli rahat bıraktığından emin olmalıyız. O nedenle üçünüzün de yeniden buraya gelmesi gerekiyor.”

Margery’i dinleyen Gretta biraz şaşırmıştı. “Üçümüz mü? Sanırım ben ve Catalina’yı kastediyorsunuz.”

Margery tekrar söz alarak “Evet. Sen, kardeşin ve bir de şu arkadaşınız Regina. Aynı dünkü gibi” dedi.

Gretta hiçbir şey anlamıyordu. Kafası iyice karışmıştı. “Regina? Tam olarak neyi kastediyorsunuz bilmiyorum ama Regina dün bizimle değildi. Size sadece ben ve kardeşim geldik. Başka kimse yoktu.”

Şaşırma sırası şimdi Margery’deydi. Kadının kalbine ani bir korku saplanmıştı. O sırada arkasında bir ses duydu. “Tam da buradayım Margery.”

Margery irkilmişti. Hafifçe başını arkaya doğru çevirerek fısıldadı. “Roy, sen misin?”

Kadın yüzünün diğer tarafında aynı sesi duydu. “Bana bak Margery.”

Margery içinde kopan dehşet fırtınası ile yüzünü usul usul o yöne çevirdi. Regina bembeyaz bir surat ve kanayan gözlerle tam karşısında ona bakmaktaydı.

Kız alay eder gibi Margery’e gülümsedi. Kadının yüzünü parçalara ayırmasıysa saniyeler aldı.

Not: Seslendirdiğim metin tarafımdan hazırlanmış olup “3 Versos” adlı kısa korku filminden uyarlanmıştır.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: