Uzun zamandır eşimle yeni bir eve taşınma planları yapıyorduk. Şehrin hengâmesinden, trafiğinden ve pis havasından kurtulmak istiyorduk. İnsan böyle bir ortamda çok daha hızlı yaşlanıyor. Belli bir süre sonra gezdiği sokaktan, yediği yemekten, zaman geçirdiği kafeden keyif almamaya başlıyor. Her şeyi geride bırakıp uzaklaşmak istiyorduk. Uzun süredir bir hayalimiz vardı: Şehrin dışında, kendi bahçesi olan iki katlı beyaz bir eve sahip olmak. Ve artık bu hayal gerçekleşiyordu. Bankada biriktirdiğimiz para kriterlerimize uyan ve çok beğendiğimiz bir eve yetti. İnanılmaz heyecanlıydık. Küçük kızlarımız da bu heyecanı bizlerle paylaşıyordu. İki afacan bahçede oyun hayalleri kurmaya başlamışlardı bile. Yeni bir hayat başlıyordu bizler için. Huzurlu, mutlu ve sağlıklı bir hayat…
Evin tek problemi ciddi bir tadilata ihtiyaç duymasıydı. Elektrik ve su tesisatında sorunlar vardı ve çözülmeliydi. O konuyu eşime devretmiştim. Bense asıl probleme odaklanmıştım yani iç dekorasyona. Evin eski sahibi her odayı kendi zevkine göre dekore etmişti. Bu tarz bana ve aileme oldukça uzaktı. Her şey değişecekti. Mobilyalar, parkeler aydınlatmalar vesaire. Ama en önemlisi duvarlardı. Evin önceki sahibi tavanlar dahil her yeri duvar kağıdıyla kaplamıştı. Kafanızı nereye çevirirseniz çevirin birbirinden farklı renk ve motifler görüyordunuz. Sorun şuydu. Ben hiç duvar kağıdı sevmiyordum. Hepsinin sökülmesi gerekecekti ve bununla bizzat ben ilgilenecektim.
Eski dairemizi boşaltarak yeni evimize yerleşmiştik. Çocuklar koridorlarda hoplayıp zıplıyor, biz de eşyalarımızı organize ederken onlara eşlik ediyorduk. İlk keyifli akşam yemeğimizi mutfağımızda yedik. Gülümsüyor, masada küçük küçük şakalaşıyorduk. Yemek sonrası eşimle beraber bahçemizin kenarındaki verandaya çıktık. Üzerimize battaniyemizi çekip ele ele tutuştuk ve bahçede koşuşturan kızlarımızı izledik. Birbirimize aşkla baktık. Evde daha yapacak çok işimiz vardı ama uzun süre sonra rahatlık ve huzur duyuyorduk. Bu ev yaşayacağımız yorgunluğa değecekti.
Güzel bir uykunun sonunda sabah erken kalkmıştım. Yapılacak işlere bir an önce girişmek istiyordum. Çocukları kahvaltı ettirip okula yolladıktan sonra işe koyuldum. Kocam tesisatla ilgilenirken ben de şu modası geçmiş, iğrenç duvar kağıtlarından kurtulacaktım.
Aşağı kattaki salondan başlamıştım. Falçata yardımıyla duvar kağıdını kenardan kesip yüzeyden ayırmaya başladım. Soyma işlemi aşırı keyifli bir his veriyordu. Sanki yazın güneşten bronzlaşan derinizi teninizden ayırır gibi yapıp kolayca duvardan söküyordunuz.
Zevkle işimi yaptığım sırada aniden keskin bir acı hissederek çığlık attım. Parmağımdan kan fışkırmış, duvara sıçramıştı. Derimde derin kesik vardı ve oluşan yara içten içe sızlıyordu. Buna neyin neden olduğuna bakmak için duvara yaklaştım. Yüzeyde küçük bir çivi vardı. Kağıdı sökerken elime girmişti.
Çığlığımı duyan eşim koşarak yanıma geldi. Elimi görünce kısa süreli bir şok yaşadı. Birlikte mutfağa gidip elimi yıkadık ve pansuman sonrası sargı beziyle parmağımı sardık. Duvar kağıdı sökme işlemine en azından o gün ara vermek zorunda kalmıştım.
Yorucu günün ardından yenen bir yemek ve beraber geçirilen zaman sonrası gece dinlenmek için uykuya daldık. Ev sessizdi. Çıt çıkmıyordu. Ta ki ben fısıltıyla karışık şarkı söyleyen birilerini duyana kadar. Sesi duyduğum anda yutkunarak kafamı kaldırdım. Rüyada değildim, kendimdeydim. Duyduklarıma emin olmak için dikkatle yeniden geceyi dinledim. Gerçekten birileri şarkı söylüyordu ve sesler odanın dışından geliyordu.
Korkuyla eşimi dürttüm. Kalkması için ona seslendim ancak oralı dahi olmadı. Uyumaya devam etti. Tereddüt etsem de yatağımı terk etmek zorunda kaldım. Merakım korkumu bastırmıştı. Derinden gelen seslerin kaynağını öğrenmek için parmak uçlarıma basarak ilerledim ve kapıyı açıp koridora çıktım.
Şarkı koridordan da duyuluyordu. Sanki birkaç çocuk koro halinde fısıldaşıyor, uğultularla bir müziğe eşlik ediyorlardı. O an bu garip melodinin kızlarımın odasından geldiğini fark ettim. Yüreğim ağzıma gelmişti. Endişeli bir telaşla koridorun karşısına geçtim ve odaya daldım.
Ben içeri girer girmez ses aniden kesildi. Bunu önemsemeyerek hemen kızlarımın yanına gidip eğildim. İkisi de yataklarında huzurla uyuyorlardı. Biraz önce duyduğum fısıltılar nedeniyle hissettiğim korku yok oluverdi. Rahatlamış vaziyette derin bir nefes aldım.
“O şarkıyı ben de duydum anne. Sanırım bu evde başka çocuklar da yaşıyor.”
Boş bulunduğum için küçük kızım Margaret’ın ani sesi beni ürkütmüştü. Minik gözlerini açmış yattığı yerden bana bakıyordu. Olayı kapatmak için eğilip yanağından öptüm ve ona fısıldadım. “Yok bir şey bebeğim. Uykuna devam et. Seni seviyorum. İyi geceler.”
Odama dönüp yatağıma yattım ama Margaret’in söylediği sözler kafama takılmıştı. Şu başka çocuklarla ilgili olan. Bu doğru olabilir miydi? O şarkının ve fısıltıların kaynağı neydi? Kendi kendime söylendim. “Yarın bunu sakin kafayla düşüneceğim.” Kısa süre sonra yeniden uykuya daldım.
Ertesi gün yine erken kalkıp bir önceki gün olduğu gibi çocukları uğurladıktan sonra duvar kağıtlarını sökme işlemine geri döndüm. Dün akşam yaşadıklarımı zihnimden uzaklaştırmaya ve unutmaya çalışıyordum. Bu işle meşgul olmak bana iyi gelecekti.
Önceki gün kaldığım yerden devam edip duvardaki tüm kağıdı söktüm. Tam diğer tarafa geçecektim ki o an bir şey gözüme çarptı. Duvarın alt köşesinde bir şeyler yazıyordu. Eğilerek yakından baktım. El yazısıydı. Üstte bir isim, altındaysa bir tarih vardı. Merak edip birkaç duvara daha baktım. Hepsinin aynı bölgesinde aynı el yazısıyla yazılmış isimler ve tarihler görülüyordu. Bu isimlerin evde daha önce yaşayan kişilere ait olabileceğini düşündüm. Belli ki unutulmak istememişlerdi. En azından evin duvarlarına yerleştirilmiş adlarıyla yıllar geçse de yaşayacaklardı.
Gün bitmiş, yine gece çökmüştü. Hepimiz odalarımıza çekilmiştik. Önceki gece nedeniyle bir süre tedirginlik yaşasam da yorgunluk ağır basınca uyuyakaldım.
Gözlerimi dehşetle açtım. O şarkı yine başlamıştı. Ama bu sefer çok daha derinden geliyordu.
Yatakta doğruldum. Bu kez eşimi uyandırmaya çabalamadım. Korkudan içim titriyordu ama bu evde neler döndüğünü öğrenmeli, sesin kaynağını bulmalıydım. Sessizce yataktan kalkıp ağır adımlarla odayı terk ettim. Bu defa koridordan gelmiyordu ses. Karanlıkta merdivenlere doğru ilerledim. Fısıltılı şarkı aşağı kata doğru çoğalıyordu. Evde hala yaşayan birileri ya da bir şeyler vardı. Bu kesindi. Korkumu iyice bastırmaya başlayan merak duygusu ile merdivenlerden aşağıya usulca inmeye başladım. Ben ilerledikçe ses daha da arttı. Işıkları açarsam şarkının kesilebileceğini düşündüğüm için bunu yapmadım. Sesin kaynağına ulaşmaktı hedefim. Kağıdı söktüğüm salona geldiğimde şarkı daha da netleşti. O an bir şeyi fark ettim. Şarkı duvarlardan yayılıyordu. Odanın her köşesi sanki bir hoparlör gibiydi. Derinden gelen çocuk korosu müzikle dans ediyordu.
Yavaş yavaş duvara doğru ilerledim. Yaklaşıp elimle yüzeye dokundum. Tam o anda şarkı aniden kesildi. Tüm salon ve ev sessizliğe gömüldü. Biraz öyle kaldıktan sonra elimi çektim. Değişen bir şey olmadı. Ortamda çıt bile çıkmıyordu.
Yaşadığım tuhaf olaylar beni araştırma yönünde tetiklemişti. Evin içine hapsolmuş ruhlar yardım istiyordu sanki. Buranın geçmişinde neler olduğunu merak etmiştim. Aklıma duvarlarda yazan isimler ve tarihler geldi. Bunların gerçekleşen olaylarla bir alakası olabilir miydi?
Ertesi gün bilgisayarımın başına oturup duvardaki yazıları araştırmaya başladım. İsimleri ve tarihleri internetten sorgulattım. Karşıma çıkan sonuçlar beni dehşete düşürdü. Bulduğum bilgiler tüylerimi ürpertmişti. İsimler resmi kaynaklarca kaybolduğu duyurulan çocuklara aitti. Her çocuğun kaybolduğu tarihlerse duvarda yazanlarla örtüşüyordu. Bu son derece korkunç bir bilgiydi. Yeni aldığımız evin kaybolan çocuklarla açık bir bağlantısı vardı ve bu durum nedense evdeki garip olayları tetiklemişti. Yoksa bu evde o kaybolan çocuklara bir şey mi yapılmıştı?
Bağlantıyı kurar kurmaz polisi aradım. Durumu anlatıp araştırma yapılması için dedektifleri eve davet ettim.
Olay yeri inceleme ekipleri ve dedektifler geldikten sonra evin her yerinde araştırma başlattılar. Özellikle duvardaki yazılar incelemeye alındı. Dikkatle çalışmaları izlediğimde benim sökmek için uğraş verdiğim duvar kağıtlarının detaylıca analiz edildiğini gözlemledim. İki olay yeri inceleme görevlisi duvar kağıtlarından numuneler alıp aralarında konuşuyorlardı. Merakla yanlarına gittim.
Biri diğerine “İnsan mı?” diye sordu. Diğeri başıyla onayladı.
İnsan mı? Bu soruyla ne demek istemişlerdi? Hiçbir şey anlamamıştım. Yanlarına iyice yaklaşarak biraz önce aralarında neden böyle bir konuşma geçtiğini sordum. Görevli yüzüme baktı ve sanki bir şeyden iğrenmiş gibi cevap verdi.
“Hanımefendi. Duvardan daha önce söktüğünüz materyalleri nereye koymuştunuz? O duvardan söktükleriniz maalesef duvar kağıdı değildi.”
Not: Hikaye yabancı kaynaklardan alınmıştır. Dinlediğiniz metin, değişiklikler yapılarak tarafımdan yeniden hazırlanmıştır.
Bir Cevap Yazın