Hiç aynada kendinize uzun süre dik dik baktınız mı? Biliyorum kulağa çok garip geliyor ama eminim birazdan anlatacaklarımı dinleyeceklerin yarısı bunu deneyeceklerdir.
Sessizce durup uzun süre sadece gözlerinizin içine baktığınızda o duyguyu hissedeceksiniz.
Bunu daha önce deneyenler ne demek istediğimi zaten biliyorlar. Bahsedilen duyguyu tarif etmek oldukça zor, neredeyse herkes o hissi kendi açısından tanımlamaya çalışıyor. Hatta bazıları bunu beden dışı bir deneyim olarak betimliyor. Ancak herkesin hemfikir olduğu tek bir nokta var. Eğer aynada kendinize çok uzun süre bakarsanız iyi hissetmiyorsunuz. Bu tam açıklanamaz bir durum fakat zihniniz, derinlerde bir yerde bir şeylerin yanlış olduğunu haykırıyor. Hem de çok yanlış. O hissin “zirve” diye adlandırılan noktasına her insan farklı zamanda ulaşıyor ve ulaştığındaysa neredeyse bakmayı bırakıyor. Sanki vücudunuzdaki tüm hücreler bir an önce orayı terk edip kaçmanız yönünde size emir veriyor.
Peki çaresizce kaçmanız gerektiği hissine kapılmanıza neden olan şey ne?
İşte bu neredeyse herkesin çözmek için yarıştığı bir gizem.
Eğer bu sınırları zorlayan deneyi yapmayı kabul ediyorsanız bilmeniz gereken çok şey var. Öncelikle sizi uyarayım. Bunu deneyen ve oldukça ileri giden birkaç kişi bir daha hiçbir zaman eskisi gibi olamadı. Hepsi ritüel sırasında gördüklerini veya tecrübe ettiklerini aktarmayı reddetti.
Bu deneyi zamanında ben de yaptım. Size söyleyebileceğim tek şey yaşadıklarımın fazlasıyla rahatsız edici olduğudur.
Size önerim şudur: Eğer aranızda bu deneyi yapmak istemeyenleriniz varsa, şu andan itibaren beni okumayı bıraksın.
Ritüel için hazırlık aşaması zaman almayacak. Sadece içinde ayna olan bir odaya ihtiyacınız var. Banyo bu açıdan en uygun yer olacaktır. Yalnız olmalısınız, ayrıca sessizlik şart. Oda olabildiğince karanlık olmalı. Bütün ışıkları söndürün, perdeleri kapayın. Aslında önerim bunu gece yapmanız.
Şimdi aynaya, görüntünüzün bozulmayacağı ya da bulanıklaşmayacağı kadar yaklaşın. Gözünüzün içine dik dik bakın ve gülümseyin. Çok abartmayın ama dişlerinizin gözüktüğünden emin olun. Neden böyle yaptığınızı daha sonra anlayacaksınız. Gülümseme için ne saçma bir istek diye düşünebilirsiniz ama nasıl olsa sizi izleyip dalga geçecek biri yok odada değil mi?
Şimdi başka bir şey yapmadan gülümsemeye ve gözlerinize bakmaya devam edin. Bir şeyler duyuyor veya görüyor olsanız da sakın etrafa göz gezdirmeyin. O duyguyu hissetmeye başladığınızda doğru ilerlediğinizin farkına varacaksınız. Aynaya bakmaya devam edin.
Şimdi… En zor bölüme geldiniz. Zirveye ulaştığınızda ve tanımlayamadığınız arzular odayı olabildiğince hızlı terk etmenizi söylediğinde buna karşı koyun. Her yanınızı korku saracaktır fakat bu hissi uzaklaştırın, gülümsemeye ve gözlerinize bakmaya devam edin. Artık buradan geri dönüş yok.
Bir sonraki duyguyu hissettiğinizde zirve denilen sınırı geçtiniz demektir. Artık daha uç bir noktadasınız. Bu seferki gerçek hayatta tecrübe ettiklerinizden çok daha farklı. Tüm bu ritüel size çok gerçek dışı gelmeye başlayacak, sanki bir rüya gibi. Bu deneyin işe yaradığının bir göstergesi. Şu an hissettiklerinizi en iyi tanımlayabilen kelime birlik olma duygusu. Siz ve aynadan size bakan figür arasındaki birlik. Artık aynadaki varlıkla ona bakan kişinin aynı bedeni paylaşmadığını fark ettiniz. Belki bunu daha önce de anlamıştınız ama o zaman korkmuştunuz. Artık korku yok, bir olma var. Bu birlik hissine ulaşmanız ne kadar sürer bilemem. Belki beş dakika, belki yarım saat. Ama o noktaya vardığınızı düşünüyorsanız tebrikler. Artık gözleriniz kapatabilirsiniz.
Gülümseye devam edin ama gözleriniz kapalı tutun. Neredeyse bitti.
Hazır olduğunuzda gözlerinizi açın.
Artık neden bir an önce kaçmanız gerektiğini görüyorsunuz.
Not: Hikaye çevirisi tarafımdan yapılmıştır.
Cem'den Dinle 
Bir Cevap Yazın