Gerçek Kayıp Telefon Hikayeleri

Birazdan okuyacağınız hikayeler, farklı insanların başından geçmiş ve çeşitli kaynaklarda yayınlanmış gerçek olaylardır.

Hikaye#1

Bir cumartesi gecesi birkaç arkadaşımla bara gitmiştik. Ciddi anlamda sarhoş olduk, hepimiz bara dağılıp farklı insanlarla konuşmaya başladık. Gece benim için iyi geçmemişti, kafam iyi olduğu için bardaki detayları yeterince hatırlamıyorum. Gecenin sonunda eve gitmek için Uber’den bir araç çağırdım. Araç 15 dakikalık mesafedeydi. Daha o kadar vakit geçmemişken eski model, garip görünümlü bir Ford araç barın önünde durdu. Bu kadar hızlı gelmesine şaşırmıştım. Aracın camına tıklayıp seslendim.

“Uber, değil mi?”

Şoför koltuğundaki adam gülümseyerek evet anlamında başını salladı. Arkadaşlarıma veda edip arka koltuğa geçtim, çünkü öndeki koltuğun üzeri kitaplar ve çöp gibi görünen şeylerle doluydu. Tüm araç oldukça eski ve hapı yutmuş gibi duruyordu. Koltuklar da öyleydi.

Aracın şoförü, tipik Uber araç sahipleri gibi muhabbet edip eğleneceğiniz tiplere benzemiyordu. Orta yaşlardaydı, saçları seyrelmeye başlamıştı. Yüzünden anladığım kadarıyla çok arkadaş canlısı durmuyordu. O sebeple ben de sessiz kaldım.

Oldukça sarhoş olduğum için ne yaptığımı çok az hatırlıyorum. Tahminen insanlara telefonumdan mesaj atıp sohbet ediyordum. Sarhoşluğum o kadar gözümü karartmıştı ki araçtan nasıl indiğimi bile anımsayamıyorum. Tek hatırladığım şey sabah odamda uyandığım ve telefonumun ortada olmadığıydı.

Her yeri araştırdım hatta evin altını üstüne getirdim ancak telefonumu bulamadım. Saatler süren aramanın ardından telefonumu önceki gece kaybetmiş olduğumu kabullendim.

Kardeşimin telefonundan tüm arkadaşlarıma mesaj atıp telefonumun onlarda olup olmadığını sordum. Hepsi olumsuz yanıt verdi.

Sonradan telefonumdaki “telefonumu bul” uygulamasını aktif hale getirmiş olduğum aklıma geldi. Kardeşimden uygulamayı kullanarak telefonumun yerini araştırmasını istedim. Kısa bir süre sonra telefonum haritada belirdi. İşaretlenen yer birkaç kilometre uzaktaydı, şehrin kötü bölgelerinden birindeydi. İnsanların gitmeyi çok tercih etmediği türden bir yerdi. Ama benim gitmem gerekiyordu.

Kardeşim benimle gelmeye karar verdi. Sadece telefonu takip etmek için değil, herhangi bir ters duruma karşı arkamı kollamak için de bunu istiyordu.

Yola çıktık ve kısa bir süre sonra telefonun işaretlenmiş olduğu evin önünde durduk. Ev kutu diye tabir edebileceğimiz tipte iki katlı küçük bir yapıydı. Ön tarafında iki penceresi, üst katta ise tek penceresi vardı.

Saat akşam 8-9 gibiydi, yani henüz erken sayılırdı. Kardeşimle ben eve yaklaştık ve kapı zilini çaldık. Sanırım zil çalışmıyordu çünkü hiç ses gelmedi. Bu sebeple olabildiğince sert bir şekilde kapıyı vurdum. Ahşap zemin sebebiyle içeride kapıya yaklaşan ayak sesleri duyabiliyorduk. Sonraysa sessizlik oldu.

Kapıda bir gözetleme deliği vardı, o nedenle birinin bizi izlediği hissine kapıldım. Uzun ve rahatsız edici bir sessizliğin ardından kapı gıcırtı ile açıldı ve tanıdık sesli biri bize kim olduğumuzu sordu. Ona kayıp telefon uygulamasının bize buraya getirdiğini söyleyip derdimizi anlattık. İlk başta aptalı oynadı. Ancak sokağa baktığımda o eski model Ford’u gördüm. Ona bir gece önce onu Uber şoförüm olarak çağırdığımı ve muhtemelen telefonumu arabasında düşürdüğümü söyledim. Bunun üzerine adam kapıyı tamamen açtı ve onun kesinlikle önceki akşam arabasına bindiğim adam olduğu gözler önüne serildi.

Adam bunun üzerine dün geceyi hatırladığını söyledi. Adamla alakalı her şey oldukça rahatsız ediciydi. Adam hiç sosyal birine benzemiyordu. Benzemeyi bırakın, hayatında hiç sosyalleşmemiş gibi bir tavır içerisindeydi.

Bize içeri davet etti ve kapıyı kapattı. Girişte beklememizi, kendisinin telefonu bulmak için yukarı çıkacağını söyledi. Kendisine teşekkür ettim. Adam ne kadar tuhaf ve rahatsız edici dursa da telefonumu geri alacağım için rahatlamıştım.

Kardeşimle beraber o küçük evin küçük koridorunda beklemeye başladık. Ev tahmin edebileceğinizden de eskiydi. Neredeyse bir tarihi eser gibiydi. 1930’ların tarzını andıran çiçekli duvar kağıtları her yeri kaplıyordu. Adamın yürüdüğü merdivenler sanki her an yıkılacakmış gibi gıcırdıyordu.

Adamın üst katta dolandığını işitebiliyorduk. Gıcırdamalar her adımda duyuluyordu. Sonra seslerin tam üstümüzde durduğunu duyduk.

Kardeşimle sessizce beklemeyi tercih etmiştik. Her dakika saatimi kontrol ediyordum. Adam yukarı çıkalı neredeyse on dakika olmuştu. Artık sabrımız kalmamıştı ve üst kata doğru bağırarak yardım gerekip gerekmediğini sorduk. Tam üstümüzde yine bir gıcırtı duyduk ancak cevap alamadık.

Kardeşim yukarı çıkıp ne olduğuna bakmamı söyledi. Önce tereddüt ettim ancak en doğrusunun bu olduğuna karar verip yukarı çıkmaya başladım. Merdivenlerin yarısına geldiğimde üst katın tamamen karanlık olduğunu gördüm. Adamın bu karanlıkta telefonumu nasıl arayabildiğini düşündüm.

Sonunda üst kata vardım. Üç tane kapı görünüyordu. Biri banyoya aitken diğer ikisi yatak odalarına açılıyordu. Koridordaki küçük gece ışığı dışında ortam tamamen karanlıktı. Adama seslendim ancak yine cevap gelmedi.

Kendimi rahatsız hissetmeye başlamıştım. Kardeşime seslenerek üst katın tamamen karanlık olduğunu ve bir şeylerin ters gittiğini söyledim ancak ondan da cevap alamadım. Adamı aramaya karar verdim.

Önce banyoyu kontrol ettim, boştu. Yatak odalarından birini kontrol etmek için hareket ettiğimde aniden banyonun kapı aralığında bir şey fark ettim. Adam banyonun kapısının arkasında elinde bir şey tutarak saklanıyor ve aralıktan beni izliyordu. İçimdeki korkuyla kalbim deli gibi çarpsa da ona bir saniye bile bakmadan gözümü çevirdim ve hiç görmemiş gibi yaptım. Panik yapmadan buradan uzaklaşmam gerekiyordu. Adama aşağı inip tekrar geleceğimi söyleyerek merdivenleri takip ettim. Basamakları geçtikçe hızlandım ve alt kata indim. İner inmez kardeşime bağırıp beni takip etmesini söyledim. Aşağıdaki odalardan birinden fırlayan kardeşim soru bile sormadan dediğimi yaptı ve hızla arabaya koştuk.

Bölgeden uzaklaşırken yukarıda gördüklerimi ona anlattım. Sonrasında hemen 911’i aradık. Olay yerine bir polis memuru gönderdiler. Memura uygulamada telefonumun yerini gösterdim ve evi kontrol etmek için yeniden oraya geri döndük. Polis memuruyla beraber evin kapısını çaldık. Kapısı adam açtı. Memur kendisinden telefonu teslim etmesini istediğinde adam hiç tereddüt etmeden üst kata çıkıp on saniye sonra telefonla geri döndü.

Kardeşimle birlikte memurun adamı gözaltına alması için yalvardık ve adamın üst katta bana saldırabileceğinden bahsettik ancak memur bir şey yapamayacağını söyledi. Ve yemin ederim, memur bunu söylediğinde o Uber şoförü bana, o zaman kadar gördüğüm en rahatsız edici, en iğrenç ve en şeytani şekilde baktı. Evi terk ederken adama bir küfür sallamayı ihmal etmedim, çok sinirlenmiştim.

Hala adamın kapının arkasından bana baktığını hatırladıkça tüylerim ürperir. Adamın elinde kesinlikle bir şey vardı ve eğer onu fark ettiğimi anlasaydı kesinlikle bana saldırırdı. Buna eminim. Hızlı davranıp oradan uzaklaşmasaydım belki de şu an yaşamıyordum.

Hikaye#2

Iphone 10 almadan önce Iphone 7 kullanan biriydim. Gerçekten ona iyi bakıyordum, üzerinde tek bir çizik bile yoktu. Onu kaybetmemiş olsaydım, muhtemel hala kullanıyor olurdum.

Telefonu bulma uygulamam, bir gün onu kaybedip yerini tespit etmek zorunda kalırsam diye sürekli açık olurdu. Hala telefonumu nasıl ve nerede kaybettiğimi hatırlayamıyorum. Tek hatırladığım şey eve geldiğimde telefonumun olmadığıydı. Neredeyse kalp krizi geçirecektim. Tüm evi, arabamı, bahçeyi, bahçedeki yolu hatta o gece gittiğim tüm lokasyonları araştırdım ancak hiçbir yerde bulamadım.  Sonunda laptopum üzerinden uygulamayı da kullanarak onun yerini bulabileceğimi hatırladım.

Uygulama telefonun sinyalini yakaladı. Şehrin bir ucundaki bir ormandan geliyordu. Kardeşlerimden hiçbiri o sırada evde değildi. Hepsi okulda olduklarından benimle beraber gelmelerini isteyemedim. Oraya tek başıma gidecektim.

Babama durumu anlattım. O da gelemeyeceğini ancak sinyali takip etmek için kendi telefonunu verebileceğini söyledi.

Ormana varmam on dakikamı aldı. Arabayı yolun kenarındaki çimenlik alana park ettim. Kuzeye doğru bir dakikalık mesafede gözüküyordu. El fenerimi yanımda getirmiştim. Bir süre orada durdum. Ormana girmek çok cazip bir fikir değildi. Ayrıca tüm bu olaylar biraz şüpheli ve ürkütücü geliyordu. Telefonumu bulan kişi neden gecenin onunda karanlık bir ormanın orta yerine gelirdi ki?

Kesinlikle tek başıma gelmemeliydim ancak o andan itibaren sinyali takip etmekten başka çarem yoktu. Ormanın içine doğru yürümeye başladım. El fenerim çok kötüydü, önümü doğru dürüst aydınlatmıyordu. Kısa süreli bir yürüyüşün ardından tam sinyalin geldiği alana varmıştım. Feneri etrafımda döndürdüm ancak karanlıktan ve ağaçlardan başka bir şey görünmüyordu. Birilerinin ortaya çıkması için bağırdım. Bir saat içerisinden ilk kez kendi sesimi duymuştum, kulağa oldukça zayıf geliyordu.

O sırada ağaçların arasından fısıltıya benzer bir takım sesler geldi. Tekrar seslendim. Bu sefer sadece sessizlik vardı. Babamın telefonundan kendi telefonuma mesaj gönderdim ve bip sesinin fısıltıları duyduğum taraftan geldiğini işittim. Oraya doğru ilerlediğimde telefonun parlak ışığını gördüm. Ve bu ışı ağaçların arkasında duran 2-3 adamı aydınlatıyordu.

O an dehşete kapıldım. Telefonumun hayatımı tehlikeye atmamı gerektirecek kadar önemli olmadığını hatırladım. El fenerimi kapadım ve geldiğim yöne doğru tüm gücümle koşmaya başladım. Arada sırada takip ediliyor muyum diye arakama bakıyordum ancak kimseyi göremedim. Arabama varınca hemen içine atlayıp oradan uzaklaştım. Artık telefonum telefonumu bul uygulamasında gözükmüyordu. Ya kırılmıştı ya da kapatılmıştı. Hemen eve döndüm.

Sonraki birkaç gün sinyal tekrar gelir mi diye uygulamadan kontrol ettim ancak hiçbir şey yoktu. O gece oradan kaçmakla doğru kararı vermiştim. Hiçbir şey gecenin ortasında bir ormandaki şüpheli insanlara yaklaşmaya değmezdi.

Hikaye#3

Geçtiğimiz günlerde telefonumu kaybettim. Çok yeni sayılmazdı. Onu nasıl kaybettiğimiz sizlere anlatmak istiyorum.

Bir hafta sonu gecesi içiyordum. Gecenin bir bölümünde telefonumu kaybettiğimi fark ettim. Biraz ayıldıktan sonra arkadaşlarıma telefonumu bulmak için onların telefonlarındaki uygulamayı kullanmak istediğimi söyledim. Telefonlardan birini alarak uygulamayı çalıştırdım.

Sinyal çok uzakta değildi. 1 kilometre ötedeki bir yeri işaret ediyordu. Bu da demek oluyordu ki biri onu almıştı. Arkadaşlarımdan biriyle sinyali takip etmek için araçla yola çıktık.

Sinyal bizi terk edilmiş bir depoya getirmişti. Araçtan inip binaya doğru yöneldik. İçimizde korku ve gerginlik vardı. Karanlıkta önümüzü görebilmek için arkadaşımın telefonundaki feneri kullandık.

İçerisi oldukça soğuktu. Çöp ve döküntülerle doluydu. En ufak bir ses bile ortamda yankı yapıyordu. O sırada üst kattan bir takım gürültüler geldiğini duyduk. İki kişinin sohbet sesine benziyordu. Telefonumun içlerinden birinde olduğunu düşündük. İçimizdeki azıcık cesaretle bir merdiven bulup üst kata çıkmaya karar verdik.

Oldukça rahatsız edici sessizliğe sahip bir koridora geldik. Sessizliği bölen tek şey yakınlarda sanki metal bir dolabın kapanmasıyla çıkan gürültüydü. Varlığımızın fark edilmemesi için çabaladık, muhtemelen tehlikeli olabilecek insanları üzerimize çekmek istemedik.

Dikkatlice ilerlemeye devam ettik. Sonunda metal dolapların olduğu soyunma odası gibi bir yere geldik. Odada kimse yoktu.

Tüm dolapları aramaya başladık. Bu çok fazla ses çıkarmamıza sebep oldu. O sırada bizi korkudan sıçratan bir şey oldu. Başka bir odadan, aradığımız şeyin kendisinde olduğunu söyleyen derin bir ses duyduk. Oraya gitmeye hazırlandığım sırada arkadaşım omzumu tutup beni durdurdu ve işaret parmağını dudaklarına götürerek sessiz olmamı söyledi. Telefonunu çıkarıp bir şeyler yaptı. Telefonumun zil sesini ve titreşimini dolaplardan birinin içinden duyana kadar ne yaptığını anlamamıştım.

Hızla dolaplara yaklaşıp hangisinden geldiğine bakmaya çalıştım. Arkadaşım beni kolumdan tutup gitmemizi söyledi ancak ben önce telefonumu almak istiyordum. Boş verip gitmemiz gerektiğini yineledi ve beni kolumdan tutarak dışarı doğru koşmaya başladı. Arabaya ulaşıp oradan uzaklaşırken binada neler olduğu konusunda aramızda konuşmaya başladık. Arkadaşım, ben dolaplara yöneldiğimde yan odadaki duvara bir insan gölgesi düştüğünü gördüğünü ve paniklediğini söyledi. Doğruca bir tuzağa doğru ilerlemek üzereydik. Telefonumu kurtarayım derken cüzdanlarımızdan, belki de canlarımızdan olacaktık. Ucuz atlatmıştık.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: