Yanlış Oda – Yorganın Altında

YANLIŞ ODA

Yoğun bir iş gününün ardından dinlenmek için dairene geliyorsun. Tam cebinden anahtarlarını çıkarıp kilide sokacakken bir an ürperiyorsun, çünkü kapın açık. İçinde büyük bir endişe oluşuyor. Tokmağı yavaşça çevirip sessizce içeri adım atıyorsun. Ne ile karşılaşacağını bilmediğin için gergin ve tedirginsin. İçeri girer girmez o an bir gariplik olduğunu fark ediyorsun. Girişin hemen önünde durup bu tuhaflığın ne olduğunu çözmeye çalışıyorsun. Aniden zihnindeki ampul yanıyor. Burası senin dairen değil. Tam dönüp gidecekken gözüne bir şey takılıyor. Hem de iğrenç bir şey.

Tam karşında bir adam masanın üzerine yayılmış et parçalarını çıplak elleriyle yemekle meşgul. Ağzının kenarından kanlar sızarken dişleriyle lokmaları vahşi bir hayvan gibi parçalıyor. Burnuna gelen koku dayanılmaz. Gördüğün manzara seni felç ediyor. İstemsizce ağzını ve burnunu kapatıyorsun. Şanssızlık bu ya, o sırada dirseğin kapıya çarpıyor. Donup kalıyorsun. Adam sesi duyunca yemeyi bırakıyor. Yukarı bakıp sesin kaynağını arıyor. Gözleriyle etrafı tarıyor, ta ki seni bulana kadar.

Adam gözlerini sana dikince içine bir dehşet yıldırımı düşüyor. Bacakların aniden hareket etmeye başlıyor. Kendini daireden ve içerisinde barındırdığı tüm belalardan deli gibi kaçarken buluyorsun.

Sen gittikten sonra adam masadan kalkıyor ve kapıyı kilitliyor. Ardından yerine dönüyor ve masada duran pizzadan bir dilim alıp homurdanıyor.

“Ah şu kaçık veganlar.”

 

YORGANIN ALTINDA

Bu gece de her gece gibi. Sessizliğin ve karanlığın altında yalnız başına uzanıyorsun. Kafandaki düşüncelerden başka sana eşlik eden bir dost yok. Sadece sen ve düşüncelerin yatakta dönüp duruyorsunuz. Fikirlerin, planların, fantezilerin. Hepsi etrafını saran karanlıktan seni uzaklaştıran şeyler.

Aniden bir ses duyuyorsun. Herhangi bir gecede duyabileceğin sıradan bir şey ama yine de kulağın bunu yakalıyor. O sesi neredeyse her gece duyuyorsun fakat bu kez sanki beklemediğin bir anda gelmiş gibi kafandaki paranoyayı tetikliyor. Biraz önce aydınlanan zihnin artık karanlığa gömülmüş durumda. Başarı ve zevk olarak tanımladığın her şey katiller ve şeytanlara dönüşüyor.

Biraz önce düşüncelere daldığında dikkatinin dağılmasını engelleyen sessizlik, şimdi odaklanmana yarıyor. Çıt çıkarmadan yatakta uzanırken ve odadaki tüm belirsiz sesleri dinlerken sessizliğin seni terk etmemesini diliyorsun. Her ufak ses paranoyanı artırırken bir sonraki beklenmedik olaya hazırlanıyorsun. Kafanda hayal ettiğin bir şeyi karşında görmekten korktuğun için gözlerini açamıyorsun. Sadece korku içinde uzanıyorsun.

Sen zihninin yarattığı her şeyden kaçacak bir çıkış ararken korku daha da büyüyor. O an aklına çocukluğunda korkuya karşı aldığın önlem geliyor: Yorganın altına saklanmak. Yorganı kafana kadar çekip sessizce uzanmaya devam ediyorsun. Sesler artık o kadar korkutucu gelmiyor. Seni görmezlerse güvende kalacağını düşünüyorsun. Yorganın altı iyice ısınıyor ama güvende kalma hissi her şeye değer. Kendini sakinleştirip mantıklı kalmaya çalışıyorsun.

Yorganın altında yine yalnızca sen ve düşüncelerin kaldınız. Bir anlığına küçücük bir sesten bu kadar çok korkmanın ne kadar aptalca olduğunu düşünüyorsun. Sonunda gözlerin kapalı halde yorganı yüzünden çekiyorsun, içeride oluşan sıcaklık dışarı dağılıyor. Büyük bir rahatlamayla nefes alıp verdiğin sırada kalbinin ani bir dehşetle yerinden çıktığını hissediyorsun. Gizemli ayak sesleri yatağına doğru yaklaşırken derinden gelen bir fısıltı duyuyorsun.

“Ah, demek buradasın.”

Not: Hikayeler yabancı kaynaklardan alınmıştır. Çeviriler tarafıma aittir.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: