Büyürken yılbaşı büyük bir tatil değildi benim için. Ailem parti vermezdi. Bu sebeple yılbaşında, gece yarısı olana kadar televizyon izler, sonrasında yatardım. Bu durum liseye kadar devam etti. Yılbaşında bir şey yapmamak canıma tak etmişti ancak çok arkadaşım yoktu, o sebeple seçeneğim de kısıtlıydı.
Lisenin son yılında, sonunda bir yılbaşı partisine davet edilmiştim. Davet, izci takımından arkadaşım Jake’den gelmişti. Antrenman ve gezilerden sohbet ederdik fakat okul dışında hiç takılmamıştık. O nedenle bana davet mesajı attığında şaşırmıştım. Sonunda yılbaşı gecesi farklı bir şey yapacağım için heyecanlı olmama rağmen sakinmişim gibi davrandım. Bana okuldan ve kasabadan birçok kişinin katılacağı bir ev partisi olacağını söylemişti. Ona kulağa hoş geldiğini ve birkaç gün sonra görüşeceğimizi yazdım.
Yılbaşı gecesi saat dokuz gibi Jake beni evimden aldı. Araçta tanıdığım ama önceden hiç sohbetimin olmadığı birkaç genç daha vardı. Yoldayken küçük sohbetler ettik. İçlerinden biri bana gece yarısı öpmek için bir kız arayıp aramayacağımı sordu, ben de şakayla karışık “bakacağız” dedim.
Gideceğimiz yere vardık. Gördüğüm ilk şey, sokak boyunca onlarca arabanın park ettiği kocaman bir partiye geldiğimizdi. Hep içe kapanık biri olmuşumdur, o sebeple bu kadar insanın içinde olmak pek bana göre değildi. Fakat sürekli kendime, bunun evde oturup hiçbir şey yapmamaktan iyi olduğunu hatırlatıp durdum.
İlk başlarda kalabalığın içinde olmak beni rahatsız etmişti ancak zamanla sinirlerim yumuşadı ve eğlenmeye başladım. Herkes gibi müzikte dans ediyordum. O sırada bir kızın bana baktığını gördüm. Bunu Jake de fark etmişti.
“Hey dostum, şu kız sana bakıp duruyor. Gidip onunla konuşmalısın.”
“Bilmiyorum dostum, belki de başka birini arıyordur.”
“Saçmalama, kesinlikle sana bakıyor. Git konuş, hem ne kaybedersin ki?”
İç çektim. “Tamam, konuşacağım.”
Ona doğru yürümeye başladım fakat sonra artık orada olmadığını fark ettim. Jake’e doğru döndüm.
“Hey, adamım. Kız gitmiş. Nereye gittiğini gördün mü?
“Yo, görmedim. Eminim dönecektir. Tuvalete ya da başka bir yere gitmiştir.”
Onun geri dönmesini beklerken gidip bir içki almaya karar verdim. Yirmi dakika geçmişti ancak kız ortada yoktu. Hayal kırıklığıyla tüm bu gürültüden kurtulmak için başka bir odaya doğru ilerledim. Telefonuma baktım. Saat neredeyse on bir olmuştu.
“Görünüşe göre yeni yıl öpücüğü alamayacağım.” diye kendi kendime güldüm.
Partiye geri döneceğim sırada odaya başkasının girdiğini fark ettim. Telefonumun üzerinden baktım ve dans ederken bana bakan kızı karşımda görünce şaşırdım.
“Burada tek başına ne yapıyorsun?” diye sordu.
“Tüm bu çılgınlıktan bir süre uzaklaşmak istedim.” diye cevap verdim.
Kız “Seni kesinlikle anlayabiliyorum. Büyük partiler bana göre değil.” dedikten sonra sordu. “Buraya yalnız mı geldin?”
“Hayır, okuldan birkaç arkadaşımla geldik.”
“Harika. Ben de bir arkadaşım ve onun erkek arkadaşıyla beraber geldik ancak onlar şimdi baş başa takılıyorlar. Bu arada, adım Amanda.”
Sonraki on beş dakika sohbet ettik. Bana buradan bir saat uzaktaki bir kasabada yaşadığını söyledi. Bu da onu bu civarlarda niçin görmediğimi açıklıyordu.
Ona dans etmek isteyip istemediğini sordum. Kabul etti. Dans etmeye başladığımız sırada saate baktım. On biri yirmi geçiyordu.
Her şey gece yarısına on dakika kalana kadar normal şekilde devam etti. O andan itibaren Amanda’nın gerginleşmeye başladığını fark ettim. İyi olup olmadığını sordum. İyi olduğunu söyledi. Ama iyi değildi. Sonraki altı dakika boyunca telefonundan saati kontrol etti. Suratında gergin bir ifade vardı.
“ Eğer saat konusunda endişeleniyorsan eminim herkes gece yarısı için geri sayıma başlayacaktır.” dedim.
“Evet, ama tam zamanında olmalı.” dedi Amanda.
“Ne demek istiyorsun?”
“Boş ver. Söylediklerimi unut.”
Telefonuma baktım. Gece yarısına iki dakika vardı. O an Amanda odaklanamıyordu bile. Benim dışımda her yere bakıyordu.
Geri sayım başladı. İnsanlar etrafımda bağırıyorlardı ama benim gözüm Amanda’nın üzerindeydi. Korkmuş görünüyordu.
“İyi olduğuna emin misin? Eğer burada olmak istemiyorsan sana kırılmam.” dedim.
Geri sayımın ona geldiğini duydum. Amanda sürekli telefonundaki saate bakıyordu. Tüm ev coşmuştu. Sonraki her şey biraz bulanıktı. Telefonumdaki gece yarısı alarmı susar susmaz Amanda bana yaklaştı ve beni dudaklarımdan öptü. Çok ani olmuştu.
Sonra Amanda arkasını döndü ve evin kapısına doğru yürüdü. Partiyi terk ediyordu. Ona veda etmek için peşinden gittiğimde ağladığını fark ettim.
“Amanda, neyin var? Neler oluyor?”
Gözleri yaşla dolmuştu. “Çok üzgünüm. Ölmek istemiyordum.”
Sonra insan kalabalığının arasından koşarak uzaklaştı ve onu gözden kaybettim. Neler olduğunu anlamamıştım.
Dışarı çıkıp ona baktım ama gitmişti. Jake’le buluştum ve gitmeye hazır olduğumu söyledim. Bana gecemin nasıl geçtiğini sordu. Eğlendiğimi söyledim ama Amanda’dan hiç bahsetmedim. Tüm yaşadıklarım beni korkutmuştu.
Yüzündeki o korku ifadesi ve bana söyledikleri. Neden bahsediyordu? Ona zarar vereceğimi falan mı sanmıştı? Öyleyse beni neden öpmüştü peki?
Birkaç hafta geçti. O gece yaşadığım her şeyi unutmaya çalıştım. Numarasını almayı atlamıştım, o sebeple bana bir açıklama yapma şansı kalmamıştı.
Onun iyi olduğunu bilmek istiyordum. Çevreme onu tanıyan biri var mı diye sordum ama kimse çıkmadı. Aylar geçti, ben de hayatıma devam ettim. Sonbaharda üniversiteye başladım, hayatım normale dönmüştü.
Yılbaşına bir ay kala bilinmeyen bir numaradan mesaj aldım. Mesajı okuduğumda Amanda’dan geldiğini anladım. Benimle buluşup konuşmak istediğini yazıyordu. Şaşırmıştım ama kabul ettim.
Kampüste buluştuk. Onu ilk gördüğümde çok farklı bir hisse kapıldım. Onu tekrar görmek inanılmaz heyecan vericiydi. Aynı zamanda açıklama yapmadan partiyi terk etmesine kızgındım. Onu merak etmiştim.
Selam verdikten sonra gözlerime baktı. “Seni o şekilde partide bıraktığım için gerçekten çok üzgünüm. Yaptığım şey sebebiyle kendimi suçlu hissediyordum.”
“Ne demek istiyorsun? Hem bana ulaşmak için neden bu kadar bekledin? Senin için uzun süre çok endişelendim.”
“Çok üzgünüm. Ama sana açıklamanın bir yolunu bulamadım. Bana asla inanmayacaktın.”
“Lütfen anlat bana.” dedim.
Bir süre sessizce kaldı. “O gece seni lanetledim.”
İstemsizce kahkaha atmaya başladım. “Kusura bakma ama açıklaman bu mu? Haklısın, sana inanmıyorum.”
“İnanmayacağını tahmin etmiştim. Bana ilk anlattıklarında ben de inanmamıştım. Bu lanet sadece yılbaşı gecesi tam gece yarısında etki ediyor. Bu laneti taşıyan kişinin tam yılbaşı gece yarısında birini öpmesi gerekiyor. Yoksa ölüyor.”
O an iyice meraklanmaya başladım. “Devam et.” dedim.
“Lanetli kişiyi gece yarısı kim öperse lanet o kişiye geçiyor. Bu lanetten kurtulmanın tek yolu, yılbaşında tam gece yarısında başka birini öpmek.”
Kafam allak bullak olmuştu. “Peki, o gece dışarı çıkmazsam ne olur? Bir şey evimde ortaya çıkıp beni mi öldürecek?”
“Gece yarısı evin içinde olduğun sürece güvendesin. Sebebini bilmiyorum ama bu şey, bir tip şeytan diyebiliriz, bir şekilde evlere giremiyor. Ancak gece yarısı evinden uzaktaysan ve kimseyi öpmemişsen öldürebiliyor.”
Aniden ortaya çıkıp gece yarısı birini öpmediysen seni öldüren bir şeytan mı? O noktada Amanda’nın gerçekten aklını kaçırdığını düşünmeye başlamıştım.
“Deli olduğumu düşündüğünü biliyorum ama bana güvenmelisin. Yılbaşı gecesi dışarı çıkarsan birini öpmen gerekli. Lütfen, sana bir şey olmasını istemiyorum.”
Bunun koca bir şaka olduğunu düşünmüştüm ancak Amanda’nın yüzünde geçen yılki partide takındığı o ifadeyi gördüm. Dehşete kapılmış gözüküyordu ve bu durum beni korkutuyordu.
Yılbaşı gecesi geldi çattı. Amanda’nın hikayesi aklımın gerisinde bir yerdeydi. Planım olmadığı için her türlü evde olacaktım ancak yine de biraz endişeliydim. Garip bir şey olmadı. Televizyonda yeni yıl partilerini izlediğim sırada mutfaktan birkaç atıştırmalık almaya gittim.
İşte tam o sırada birinin ön bahçemde dikildiğini ve bana baktığını fark ettim. Uzaktan bir kız gibi gözüküyordu. Bunun kendi hayal gücüm olduğunu düşündüm ve merdivenlerden üst kata çıktım. Bir saat sonra yeniden aşağı indim. Aynı yerde hala dikiliyordu. Korku hissi tüm bedenimi sarmıştı.
Polisi arayacağım sırada gerçekten neler döndüğünün farkına vardım. “Çok zekice, Amanda” diye geçirdim içimden. Yılbaşında ön bahçemde dikilerek beni korkutmaya çalışmak güzel bir fikirdi.
Kapıya doğru yürüyüp açtım. Ona doğru yürümeye başladım. “Tamam, yeter. Beni korkutmayı başardın. Artık içeri gel, dışarısı çok soğuk.”
Ona birkaç metre yakındım ki aniden durdum. Uzaktan bir kız gibiydi ama… onun insan olmadığını net bir şekilde söyleyebilirim. Ellerinin olması gereken yerde pençeler, yüzünün olması gereken yerde ise karanlık vardı. Korkudan telefonumu düşürdüm, onu almak için eğildiğimde saatin 23:59 olduğunu gördüm. Gece yarısına sadece on beş saniye vardı. Telefonumu aldım ve hızla eve doğru koştum.
Kapıya geldiğim anda bir şeyin beni yakaladığını fark ettim. Bacağımda hissettiğim pençeler sanki ruhumu parçalıyordu. İçeri girmek için büyük çaba harcadım. Geriye doğru kayıyordum. Korkudan mı yoksa heyecandan mı bilmiyorum ama son bir enerji patlamasıyla vücudumu kapıdan içeri atmayı başardım. Varlığın bacağımı bıraktığını hissettim. Hemen kapıyı kapadım. Korku ve şok içerisinde çığlık atmaya başladım. Ertesi gün Amanda’yı arayıp tüm olanları anlattım.
Laneti bana aktardığı için ona kızmıyorum. Ölmek istemeyen birini suçlayamazsınız. Bense laneti başka birine aktaracak gücü bulamıyorum. Bu haksızlık. En azından şimdilik. O sebeple yılbaşı geceleri evden çıkmıyorum. Son dört yıldır yaptığım şey bu. O varlık her yılbaşı gecesi bahçemde dikiliyor, öylece beni izliyor. Dışarı çıkmamı bekliyor. Biliyorum, önünde sonunda bir yılbaşında dışarı çıkmam ve birini öpmem gerekecek. Şimdi Amanda’nın başka birinin omuzlarına böyle ağır bir yük bindirdiği için çektiği acıyı daha iyi anlıyorum.
Şimdi… Eğer bana bir yılbaşı partisinde rastlayıp görmezden gelirseniz bunu anlarım. O gece geldiğinde öpeceğim kişiye şimdiden özür borçluyum. Üzgünüm ama ölmek istemiyorum.
Not: Hikaye yabancı kaynaklardan alınmıştır. Çeviri tarafıma aittir.
YouTube kanalıma aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
Cem’den Dinle YouTube
Bir Cevap Yazın