Hayatımı Geri İstiyorum

Hikayeyi okuduktan sonra en aşağıdaki BUNU DERECELENDİR alanından puanlayınız.

Şu an yaşadıklarınız, muhtemelen normal bir insan yaşantısı gibi. Okuyorsunuz veya çalışıyorsunuz. Başınızı sokabileceğiniz bir eviniz, yanınızda da aileniz var. Bazılarınız biraz daha sıkıntılı. Borç batağında falan. Ama bir şekilde kendinizi idare ediyorsunuz, değil mi? En azından hayat ilerliyor. Peki hayalleriniz? Kim hayal etmez ki? Hayal güzeldir, sınırı yoktur. Hayalinizde istediğiniz her şey olabilirsiniz. Ünlü bir ressam, çok zengin bir iş adamı, her şey…

Hatta isterseniz lanet bir seri katil bile olabilirsiniz. Dünyadaki herkesin korktuğu, ancak kimsenin size ulaşamadığı, bütün silahlı güçlerin etkisiz kaldığı, büyük insanların sizden kaçtığı biri olabilirsiniz. Tek sorun, bunların sadece hayalinizde olmadığı. Herkesin hayal dünyası, bir şekilde gerçek dünyaya etki ediyor. Bunu ilk keşfeden benim sanırım, ama hala nasıl olduğunu tam olarak bilmiyorum. Tek bildiğim şey, bir şeyi sadece bir kişinin hayal edebiliyor olması. Kısa ve çelimsiz bir insan, hayalinde kendisini bir deve dönüştürebilir. Hayalinizdeki karakter devleştikçe, hayal de devleşir ve hayatın üstüne çıkar. Şu an bana da olan bu sanırım…

9 yıl önce, ben 15 yaşında bir gençken, hayal dünyasının çok daha farklı olduğunu fark ettim. Hayalimde kendimi aklınıza gelebilecek her şey yaptım. Bir şey hariç, katil olmak. Nefret ettiğim insanları hayalimde canlandırdım ve zamanı gelince teker teker öldürdüm. İlk kurban, o zamanlar okuduğum okuldaki lanet olasıca zorba Phillip. Sonra, bana hiç yüz vermeyen Linda. Sonra beni daha bebekken terk edip giden babam. Hayalimde adeta dev gibi bir adamdım. Kimsenin karşı koyamayacağı bir adam. Hayalimde Phillip’i bir evin içine kilitleyip, evin her tarafına benzin döküp çıktım. Benzini dökerek evden birkaç metre uzaklaştım, sonra durdum. Bir kibrit çakıp benzine attım, o da evin yanmasına sebep oldu. Tabii ki içinde Phillip ile beraber. İki ay sonra, arkadaşlarımla kafede otururken kafenin televizyonunda bir haber gördüm. Bir ev yanıyordu ve itfaiye ekipleri canla başla evi söndürmeye çalışıyordu. Eve bakan bir kadın, bir de adam vardı. Ağlıyorlardı, “Lütfen onu kurtarın! O içeride” diye feryat ediyorlardı. Ekipler çok uğraştılar, ancak alevleri söndüremediler. Ev, alevler içerisinde kül olup yıkılırken, yapabildikleri tek şey izlemekti.Hıçkıra hıçkıra ağlayan bu kadın ve adam, bana oldukça tanıdık geliyorlardı. Sanki okuldayken onları müdürün yanında görmüştüm. Ancak, yanlarında bir çocuk vardı. Hatırladım, Phillip… onlar, Phillip’in anne ve babasıydı. İçeride kalan da, Phillip’ti…

Şaşkınlıkla olanı biteni izlerken gözüme bir şey çarptı. Neredeyse kamera kadrajının dışında kalıyordu, ancak ne olduğu seçilebiliyordu. Uzun… çok uzun bir adam. Neredeyse iki metre, belki de daha fazla. Elinde bir şey tutuyor, benzin bidonu gibi. Kendimi iyice ona odakladım. Lanet olsun! O lanet olasıca şey, hayalimdeki bendi! Ama nasıl? O sadece benim hayalimdeydi, o bendim. Ürpermiş bir şekilde arkadaşlarıma dönerek; “Sol taraftaki o adamı görüyor musunuz?” dedim. Ancak onlar, orada kimsenin olmadığını söylediler. Ayağa kalkıp televizyona doğru koştum ve parmağımla gösterdim; “İşte bakın, bu!”. Ama arkadaşlarım, onun sadece bir çalı olduğunu söylediler. Tekrar baktım, o hala oradaydı. Yavaş yavaş yüzünü kameraya döndürdü, bana gülümseyip çekildi. Çığlığım içimde boğuldu, ağzımı açamıyordum. Nefes bile alamıyordum.

Arkadaşlarım beni aptal bir ucube olarak görmesin diye hiçbir şey demedim. O gün, evlerimize dağıldıktan sonra odamdan hiç çıkmadım. Annem bir terslik olduğunu fark edip benimle konuşmaya çalışsa da başarılı olamadı. Birkaç gün sonra ancak konuşmaya başlayabildim. O gün yaşadıklarımı atlatmış gibiydim. Ta ki bir gece, o hayalime geri dönene kadar. Rüyamda Linda’yı kovalıyordum. Zavallı kız okulda bir oraya bir buraya koşturuyordu. Ben de, onu zevkle kovalamaya devam ediyordum. Bir pencerenin önüne gelip durdu. Artık kaçacak yeri yoktu. Yavaş yavaş arkasını döndü ve göz göze geldik. O an onu boğazından yakalayıp camdan aşağı fırlattım. Yere düştüğünde boynu kırıldı. Yukarıdan ona bakarken zevkten dört köşe olmuştum. O gecenin sabahı okuldayken bir anda sanki bir tufan olmuş gibi herkes bahçede çığlık çığlığa bağırıp yardım istiyordu. Müdür de ambulans çağırmak için çoktan eline telefonu almıştı bile. Ne olduğunu merak eden gözlerle kalabalığa doğru koştum. Diğer çocukların ve öğretmenlerin arasından geçerken bir anda durdum. Yerde yatan, Linda’ydı. Öğretmenlerden birine ne olduğunu sorduğumda, camdan aşağı düştüğünü söyledi. Dönüp tekrar Linda’ya baktım. Her taraf kan, kafasının arkası yarılmış ve boynu kırılmış. Birden rüyamda yaptıklarım aklıma geldi ve aniden kafamı yukarıdaki pencereye diktim. Birkaç gün önce kafenin televizyonunda gördüğüm o ben, pencerenin önünde dikiliyordu. Linda’ya bakarak kahkaha atıyordu. Dehşetle çığlık atarak parmağımla pencereyi gösterdim. “Orada! Orada!” diye bağırıyordum. Ağzımdan başka bir kelime çıkmıyordu. Kalabalık, kafasını kaldırıp pencereye baktı, ancak orada hiçbir şeyin olmadığını söylediler. Yukardaki ben, bana bakarak gülümsedi ve çekildi. Bu, onu gördüğüm son gün oldu.

19 yaşındayken, rüyamda tekrar onu gördüm. Yine o beni. Bu sefer babamın peşindeydim. Babam sürekli benden kaçıyordu. Ancak en son başka kaçacak bir yeri kalmadığında evin dışına çıktı ve bahçede geri geri gitmeye başladı. Ona doğru koştum. Koştuğumu görünce arkasını dönüp yola doğru koştu. Sonra da büyük bir gümbürtü koptu. Babama araba çarpmıştı. Tekrardan evin kapısına döndüm ve babamın ölmek üzere olan bedenine bakarak kapıyı kapatıp içeri girdim. Uyandığımda terlemiştim, her yerim su içerisindeydi. Normalde bu tip rüyaları sadece onu hayal ettiğimde görürdüm. Ama bu sefer, hayal etmemiştim ki. Nereden gelmişti, bilmiyorum. Ama aynı gün, arabayla çok önemli bir buluşmaya giderken bir adama çarptım. Önüme bir anda çıktı, ben de duramadım. Telaşla arabadan indim ve adamı kontrol etmeye gittim. Yüz üstü yatıyordu. Ne olduğunu görebilmek için adamı çevirdiğimde, içimde öyle bir şey koptu ki, kelimelerle anlatamam. Çarptığım kişi, lanet olasıca babamdı. Birkaç sene önce olan olaylar tekrardan aklıma geldi. Etrafta onu aradım, diğer beni. Bir evin kapısının arkasında, kapı hafif aralık ve aralıktan o lanet, bana bakıyordu. Gülümsedi ve kapıyı hafifçe kapattı. Telaşla polisi, itfaiyeyi, ambulansı, her şeyi çağırdım. Ekipler geldiler, incelemelerini yaptılar ve beni suçlu buldular. Sonra da hapse girdim.

Şu anda 24 yaşındayım. Hala cezamı çekiyorum, yıllar oldu. Bana kasten adam öldürme dediler, ancak onu ben öldürmek istememiştim ki. Karara itiraz edemedim…

Bütün bunları size neden anlattığımı merak ediyorsunuz değil mi? Onu hayal etmenizi istiyorum. O uzun ve kalıplı bedenini, büyük ve kel kafasını, masmavi gözlerini. Hikayenin başında da dediğim gibi, bir şeyi sadece bir insan hayal edebilir. Bir şey, sadece bir insanın hayalinde olabilir. Bu olanları size anlatarak zaten bilinçaltınızı tetikledim. Onu elbet hayal edeceksiniz. Lütfen onu hayal edin. Hayal edin ki, artık peşimi bıraksın. Çünkü dün, yeni bir suçlu geldi. Dev gibi bir adam. Ancak onu kimse getirmemişti. Kendisi geldi ve tam karşımdaki hücreye girdi…

Bir gündür tam karşımda, sadece bana bakıyor. Bu o… hayalimdeki ben…

Kaçacak hiçbir yerim yok. Senin de yok. O, artık aklında. O, artık sana ait. Onu sana sattım. Çünkü, hayatımı geri istiyorum…

Yazar: Mustafa Alimoğlu

Sen de Hikayeni Gönder 

Hikayeyi okuduktan sonra aşağıdaki BUNU DERECELENDİR alanından puanlayınız.

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: